MİLLİYET

Ya örtünmek istemeyen kadınların hakları?

  Türban konusunda sorun, “kişisel özgürlükler” bağlamında düğümleniyor.
İlk bakışta bu gerçekten de bir kişisel özgürlük sorunu: Neyi giyeceğime, nasıl giyeceğime, nerede giyeceğime ben karar veririm!

Günümüzde demokrasiyi içine sindirmiş bir insanın bunun tersini söyleyebilmesine olanak var mı?
Elbette yok. Ben de isteyen herkesin istediği gibi giyinmesinden yanayım. İsteyen türbanla dolaşır, isteyen başı açık…

Zorunluluk olursa…
Türbanı bu bağlamda tutabildiğimiz sürece sorun yok.
Ama acaba türban bu özel alana hapsedilebilir mi? Bu konuda ciddi tereddütlerim var. Tereddütlerim bu konudaki “yaşanmış” örneklerden kaynaklanıyor.
Türbanı savunanların temel hareket noktası, türbanın kadınların toplumsal yaşama katılımlarını kolaylaştırıcı bir faktör olması.
İnançları nedeniyle toplumsal yaşam içinde “açık başla” yer alamayan kadınların, örtünerek toplumsal yaşam içinde kendilerine bir yer edinebilecekleri savunuluyor.
İran’da da bu nedenle çarşaf giyiliyor. Şeriat kurallarının uygulandığı başka bazı ülkelerde de…
Örtünmeyen kadın bu ülkelerde toplumsal yaşamın içinde yer alamıyor. Örtünmek, tartışılması mümkün olmayan dini inançlar nedeniyle zorunluluk olarak kabul ediliyor.

O bermuda şortlu kadın…
Pakistan’ın Simone de Beauvoir’ı olarak tanınan Alis Faiz, Fransız gazeteci Laurence Gourret’ye bir röportaj sırasında şunları söylemişti: “Kafamda bir görüntü var. 1960’lı yıllarda Lahor sokaklarında bisikletle gezen, bermuda şortlu genç kadınların görüntüsü… Bugün böyle bir şey düşünülemez bile..”
Pakistan’da da kadınların inançları gereği başlarını örtmeleri süreci bizdekine benzer bir süreçle yürüdü.

Kişisellikten çıkınca…
Önce bu bir kişisel özgürlükler meselesiydi. Pakistan’da Zülfikar Ali Butto döneminde başlayan ve Cinnah’ın laik Pakistan’ının kurumlarının birer birer rafa kaldırılmasıyla sonuçlanan süreç…

Benzeri yaşanmamalı…
Pakistan’da artık bırakın bermuda şortlu, başı açık bir kadının bile sokaklarda bisikletle gezebilme özgürlüğü yok.
Çünkü orada örtünmek bir kişisel özgürlük meselesi olmaktan çıkıp, kadının toplumsal yaşamda yerini alabilmesinin tek koşulu haline dönüştü.
Devlet dairelerinde, hastanelerde, belediyelerde, mahkemelerde örtünmeyi reddeden kadınlara karşı başlatılan ve yasal hiçbir temele dayanmayan ama sistemli bir aşağılama kampanyasının doğal sonucu olarak…
Benzeri bir toplumsal sürecin Türkiye’de yaşanmayacağının garantisi nedir?
Kamuya ait ve kamu hizmeti gören işyerlerinde dini gerekçelere dayanan giyim özgürlüğünün, çok geçmeden öteki kadınların giyim özgürlüklerini tehdit etmeyeceğinin garantisi nedir?

Ayrıma katılıyorum
Bunun bir tek garantisi var: Türbanın bir özel yaşam tercihi olarak kalması…
Bu öyle bir garanti ki hem özel yaşamlarında örtünmek isteyen kadınların örtünme haklarını koruyor hem de örtünmek istemeyen kadınları toplumsal baskı altında örtünmeye zorlamıyor.
Cumhurbaşkanı Sezer’in çerçevesini çizdiği kamusal alan-özel alan ayrımını destekliyorum.