Yakında ilaç alacak eczane kalmayacak
Hep böyle oluyor. Birisi bir kuyuya taş atıyor ve ondan sonra sadece büyük bir gürültü duyuyoruz. Kimse kimseyi dinlemiyor, anlamaya çalışmıyor, kulaktan dolma bilgilerle kararlar alınıyor, yargılar oluşturuluyor.
Sağlık Bakanlığı’nın ilaç fiyatlarındaki eczacı karlarının yüzde on oranında düşürülmesi ile ilgili kararı da böyle bir sonuç yarattı.
Şimdi oturup sakin bir şekilde meselenin özünü tartışmalıyız.
Yerli ilaç fiyatları şöyle tesbit ediliyor: İlaç üreticileri Sağlık Bakanlığı’na bir kutu ilacı üretmek için yaptıkları giderleri söylüyor ve belgeliyor. Bunun üzerine yüzde 15 tutarında imalatçı karı konuluyor. Yüzde 9 depocu karı, yüzde 25 eczane karı ve yüzde 18 KDV eklenince bir kutu ilacın eczanedeki satış fiyatı belirleniyor.
Eczacılar çok kazanmıyor
İlk bakışta eczacılara bırakılan yüzde 25 kar yüksek gibi görünüyor. Nitekim Sağlık Bakanlığı’nın bu kar marjını on puan düşürmek istemesinin nedeni de bu.
Oysa hayatın gerçekleri öyle değil. Orta ölçekli bir eczanenin günümüzde yapabileceği ciro 10 milyar lira dolayında. Eczacı bu ciro üzerinden elde ettiği kâr ile eczanenin kirasını, yanında çalıştırdığı kalfa ve işçilerin ücretlerini, elektrik, su, gaz giderlerini, gelir vergisini ve bu faaliyetin gerektirdiği finansman giderini ödüyor. Eline kalan gerçek kâr zannedildiği gibi cironun yüzde 25’i değil, çok daha küçük bölümü… Tahminen ayda 700-800 milyon lirayı da geçmiyor
Çözüm ‘kapamak’ değil
Eczaneler elbette bir ticarethane gibi görülmemeli. Sonuçta insan sağlığı ile ilgili bir hizmetin yerine getirilmesi söz konusu. Zaten onlar da benzeri ölçekteki öteki “ticarethaneler” gibi bir kar elde etmiyorlar.
Sağlık Bakanlığı’nın yüzde onluk indirimde ısrarının bir tek sonucu olabilir: Günlük giderlerini bile karşılayamayacak faal eczanelerin büyük çoğunluğunun kapanması. Yani “elde eziyet edilecek eczacı kalmayacak”…
Bunun halka yararlı bir sonuç olduğunu iddia edemeyiz.
Eczanelerin çoğunun kapanması yerli ilaç sektörünü de zora sokar. Çok yakın bir gelecekte tümüyle ithalata bağımlı olur, en basit bir ağrı kesiciyi bile dışardan almak zorunda kalabiliriz. Bunun da halk için yararlı olacağını söylemek olanaksız.
Üreticinin yüzde 15’lik karından yapılacak indirimler de aynı şekilde bir sektörün tümüyle kaybedilmesi anlamına gelebilir
Yine geldik KDV’ye
Geriyle kalıyor “depocu”nun yüzde 9’luk karı ve yüzde 18’lik KDV.
Sektörü bilenler depocunun ortadan kaldırılmasının pratik olarak mümkün olmadığını söylüyorlar. Yurt çapında ilaç dağıtımının doğrudan üretici – eczane arasında gerçekleşemeyeceğini, bir çok ilacın bulunamaması sorununun ortaya çıkacağını belirtiyorlar. Demek ki burada da kayda değer bir indirim sağlamak olanaksız görünüyor.
Böylece gözümüzü dikeceğimiz yer belli oluyor: Yüzde 18’lik KDV oranının geriye çekilmesi…
Devletimizin, son doğal gaz olayında da görüldüğü gibi, bu konuda hiç istekli olmadığını biliyoruz. Çünkü devletimiz yeterli vergi toplayamıyor ancak bir köşeye sıkıştırdığı vatandaşlarımızdan vergi alabiliyor. Elinde reçete ile bir eczaneye giren vatandaş da bu açıdan iyi bir “av”.
Osman Durmuş, hem eczacısı ve üreticisiyle ilaç sektörünü korumak hem de vatandaşa ucuz ilaç sağlamak istiyorsa mücadeleye buradan başlamalı.