Yan yana olun ama fazla sokulmayın!
Sonra yine El Mitra söz aldı: Ya ‘evlilik’ için ne dersin, erenler? Ve yanıtladı El Mustafa:
Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız.
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız.
Tanrı’nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız.
Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz da boşluklar olsun.
Ve Tanrısal alemin rüzgârları esip, dolanabilsin aranızda.
Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın.
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun sevgi.
Birbirinizin kadehini onunla doldurun, ama aynı kadehe eğilip içmeyin.
Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın.
Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer ‘yanlız’ olduğunu unutmayın.
Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır.
Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın.
Çünkü ancak ‘hayat’ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan.
Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın;
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da birbirinden ayrıdır.
Çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez.
Çocuklar ‘malınız’ değildir
Sonra yavrusunu göğsüne bastırmış bir kadın söz aldı ve “Bize ‘çocuklar’dan söz et” dedi.
Ve El Mustafa yanıtladı:
Sizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizlerin değillerdir,
Onlar kendini özleyen ‘hayat’ın oğulları ve kızlarıdırlar.
Sizler aracılığıyla dünyaya gelmişlerdir ama sizden değildirler.
Sizlerin yanındadırlar ama sizlerin malı değildirler.
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi asla.
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır.
Onların vücutlarını çatabilirsiniz ama canlarını asla.
Çünkü onların canları geleceğin sarayında oturur ve sizler düşlerinizde bile orayı ziyaret edemezsiniz.
Kendinizi onlara benzetmeye çalışabilirsiniz ama onları kendinize benzetmeye kalkışmayın hiç.
Çünkü ‘hayat’ ne geriye gider ne de geçmişle ilgilenir.
Sizler, evlatların birer canlı ok gibi fırlatıldıkları yaylarsınız.
Yayı geren, sonsuza açılan yolda kendine bir hedef edinmiştir ve oklarını en uzağa eriştirebilmek için kendi gücüyle sizleri gerer.
Yayı gerenin elinde seve seve bükülün.
Çünkü oku atan o güç, uzaklaşan okları sevdiği kadar elindeki sağlam yayı da sever.
***
Yukarıdaki alıntıyı Halil Cibran’ın ‘Ermiş’ isimli kitabından yaptım. (Anahtar Kitaplar, Çeviren: Aytunç Altındal)
Üzerine ekleyecek pek fazla bir sözüm yok. Herkes bu metinden kendi yaşamı için özel dersler çıkarabilir.
(Not: Beyrut doğumlu şair, düşünür ve ressam Halil Cibran 1931’de açlık ve sefalet içinde New York’ta öldüğünde 41 yaşındaydı. Ömrü elverseydi ve internet çağını görebilseydi sanıyorum günümüzün en zengin ‘düşünürlerinden’ biri olacaktı. Son aylarda internette Halil Cibran tarafından yazılmış o kadar çok metin dolaşıyor ki…)