Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

DENİZCİLER ÖNE, KARACILAR ARKAYA!

Amerikalı yazar Dashiel Hammett’i tanıyor musunuz, bilmiyorum. Edebiyattan anlayanlar onu, çağdaş Hemingway ayarında bir yazar olarak tanımlıyorlar.

Hammett, polisiye romanın en büyük isimlerinden birisi.

Polisiyeyi edebi bir tür olarak “aşağı” görmek eğilimde olan “entel” eleştirmenler bile Hammett’in değerini teslim etmek zorunda hissediyorlar kendilerini.

Ama bütün bunlar Hammett’in hakkının yenmesine engel olamıyor. Amerikan Komünist Partisi ile ilişkileri ve Mccarthy soruşturmalarında ödün vermez tutumu Hammett’in Amerikan ve dünya edebiyatında hakettiği yeri almasını önledi.

Hammett’in Türkiye’de de yayınlanan “Sırça Anahtar” isimli romanına sözü getirmek istiyorum. Alırsanız bir solukta okuyabileceğiniz bu romanında Hammett, “bir” tek defa kullanılabilen ve sonra kırılıp işe yaramayan sırça anahtar” sembolünü kullanarak ilginç bir mesaj veriyor.

Buna göre kapalı duran bir kapı bir kez açıldı mı, geriye dönmek olmaz. Artık kapının arkasında karşınıza çıkan, sizi bekleyen şeylerle bir arada yaşamak zorundasınızdır.

Bulduklarınız işinize gelmese bile, kapıyı çekip kapatmakla kurtulamazsınız. Onlar artık sizin hayatınızın bir parçası, unutamayacağınız gerçekleri haline gelirler.

Deniz Baykal’ın Kurultay konuşmasının bazı bölümlerini dinlerken, Dashiel Hammett’e, bu büyük polisiye roman yazarına rahmet okudum.

Deniz Baykal’ın Kurultay soruşturmasına verdiği sözleri tutmasının ne kadar zor olduğunu gördüm.

Televizyondan sesimi duyuramayacağımı bildiğim halde, ona Hammett’in “Sırça Anahtar”ını hatırlattım. Umulanın değil, bulunanın yenileceğini söylemek istedim.

Baykal’ın “CHP artık yolsuzluklara karışmayacak” diye verdiği söze tebessüm ettim. İktidarın tutsağı olmayacağız sözlerine inanmadım.

Bu sözlerin “kriz yaratan değil, kriz çözen parti olacağız” cümleleriyle çelişmesine aldırmadım.

Piar-Gallup’un CHP delegeleri arasında yaptığı araştırmanın ilginç sonuçlarının Baykal’ın tarif ettiği yeni CHP imajı ile çeliştiğini gördüm.

CHP delegelerinin yüzde 57’si hükümetin devamından yana.

Çünkü, ufukta Çalışma Bakanlığı’ndaki 5 bin yeni kadro var. Bu kadroları paylaşacak olanlar CHP delegeleri, CHP üyeleri.

Hükümetin devamından büyük fayda bekleyen CHP’li müteahhitler var.

Belediye ve devlet ihalelerine katılan müteahhitlerden gelecek bağışları seçim döneminde kullanmaya hevesli il-ilçe örgütleri var.

Bu yüzden Deniz Baykal’ın “hayal ettiği” değil, bulduğu gerçekte yaşamaya alışacağını düşünüyorum.

Ama bütün bunlara rağmen Baykal’ın başarılı olmasını istiyorum.

Her ne kadar kendileri bunu büyük bir başarısızlık olarak görse bile, CHP’nin bir parçası olduğu son hükümetin bazı önemli işleri de başardığına inanıyorum.

Benzerine en son Turgut Özal döneminde tanık olduğumuz ölçekte bir reform hareketinin Türkiye’de sürmekte olduğunu düşünüyorum.

En başta koalisyonun ortağı farkında değil ama, Avrupa Birliği ile bütünleşme yolunda çıkarılan yasaların, kararnamelerin, hazırlanan yönetmeliklerin Türkiye’nin çehresini ciddi olarak değiştirmeye başladığını düşünüyorum.

Kendine çeki düzen vermiş, iç çelişkilerini bir ölçüde gidermiş ve kamuoyu tarafından da desteklenen bir ülke önderliğindeki CHP’nin, hükümetin önümüzdeki dönem icraatlarında daha da etkin olabileceğini düşünüyorum.

Ama Deniz Baykal’ın eski “hizip lideri” kimliğini kapının arkasında bırakıp, bütün CHP’lilerin başkanı olabileceğine de doğrusu pek inanmıyorum.

Amerika’da otobüs şoförlüğü yapan Temel, beyazlarla zencilerin yer kavgası yapmasından bıkmış. Sonunda bir gün el frenini çekip otobüsü durdurmuş. Hepsini aşağı indirip bir güzel insanlık nutku okumuş.

“Bundan sonra siyah, beyaz yok” demiş, “Hepiniz yeşilsiniz. Şimdi otobüse binebilirsiniz. Ama dikkat edin. Açık yeşiller öne, koyu yeşiller arkaya…”

“Denizci”lerin öne, “kara”cıların arkaya oturmayacakları bir CHP diliyorum.