Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Hayal kuran, şeker yesin

“Hayaller ne kadar büyük olursa hayal kırıklıkları da o kadar büyük olur” diye bir söz var. Kim söylemiş, ne için söylemiş bilmiyorum. Ama günümüz Türkiye’sinde bu sözü bir kez daha hatırlamanın gerekli olduğuna inanıyorum.

Gazetelerde yazılanlara, televizyonda söylenenlere, siyasi parti liderlerinin demeçlerine bakılacak olursa, Mesut Bey ile Tansu Hanım’ın koalisyon için anlaşmaları ile birlikte bütün dertlerimizden kurtulmamız artık an meselesi.

Hükümet güvenoyu alacak, 2000’lere kadar büyük bir icraat programı ile Türkiye tarihinde yepyeni bir dönem açılacak.

Sokakları çikolatadan, evleri şekerlemeden, musluklarından şerbet akan bir ülke bekliyor hepimizi.
Hayaller o kadar büyük ki, korkarım uğrayacağımız hayal kırıklığı ondan da büyük olacak.

Türkiye, yüzlerce yıldır süregelen bir imparatorluk geleneğinin mirasçısı.

Türk, binlerce yıldır zaman zaman zor durumlara da düşse, bundan kurtulmayı bilen, her seferinde yeniden doğmayı başarabilen bir iklimin insanı.

Bu yüzden içimizdeki umut tohumları hiç bir zaman ölmüyor.

Bu tohumların yeşerip, serpilmesi için bir-iki iyi işaret yetip de artıyor.

Ama çağımızda “yoktan varolmak” o kadar da kolay değil.

Çalışmak, sıkıntı çekmek, sabretmek ve yine çalışmak gerekiyor.

Değişim programında bildik yüzler
Ulus olarak son yıllarda sıkıntı çekmeye ve sabretmeye ne kadar alışmış olsak da, çabuk hayal kırıklığına uğrayan bir yapımız var.

Bu yüzden ANAYOL kuruldu, dertler bitti teranelerine kendimizi kaptırmamamız gerek.

Unutmamalıyız ki ANAYOL’un ANA’sı 1983’den 1993’e kadar 10 yıl iktidarda kaldı.

“Enflasyon benim şahsi meselem” diye ortalıkta dolaşıp, enflasyonu patlatma başarısını gösteren zatı muhterem yine hükümette olacak ve muhtemelen enflasyon yine onun “şahsi sorumluluğuna” bırakılacak.

Büyük bir ekonomik değişim programını başlatma iradesini ve yeteneğini gösteren kadrolarla, bu ekonomik değişim programını şahsi servetlerin büyütülmesine, hazinenin ve kamu bankalarının söğüşlenmesine feda eden kadroların önemli bölümü yeni hükümette sorumluluklar üstlenecekler.

Azınlığa dayalı hükümet
Aradan geçen üç-dört yılda çok şeyin değişmiş olabileceğini varsaymamız için geçerli bir nedenimiz var mı?

ANAYOL’un YOL’u için söyleyebilecek bu kadar bile “iyi söz” bulmamız neredeyse imkansız.
Nispeten yolunda giden bir ekonominin nasıl krize sokulduğunu unutmayalım.

Ekonomiyi yüksek faiz kıskacına alıp, her geçen gün biraz daha küçülten, işsizliği yaygınlaştıran, yeni yatırımları sıfır noktasına getirenler bizler değiliz.

Onlar da şimdi bu hükümette görev alacaklar.

Geçmişteki hatalarını bu kadar kısa sürede anlamış olmaları mümkün mü?

Öte yandan hükümet Meclis’te bir çoğunluğa değil, azınlığa dayanıyor.

Güvenoyu alması bile, bu iki partiyle felsefesi ve siyasi-ekonomik görüşleri tamamen zıt bir partinin “çekimser” kalmasıyla mümkün olacak bir hükümet, hangi cesur kararı alabilir?

Meclisteki her oylamada tepesinde Ecevit’in kılıcını hissetmez mi?

Türkiye bütçesi şu andaki durumuyla ancak memurlarının maaşlarını ödemeye yetiyor.

Gelir arttırıcı ve gider azaltıcı tedbirlerin bir an önce alınması gerek.

Bunlar yapılmadığı takdirde devletin yapması gereken altyapı yatırımlarının hiç biri gerçekleştirilemeyecek.

Sağlıkta, eğitimde, haberleşmede bir adım bile ileri gidilemeyecek.

Bu, vergilerin arttırılması, vergilendirilemeyen kesimlerin vergilendirilmesi, toplanamayan vergilerin toplanmasını gerektiriyor.

Bu, kamu kesiminin sırtında bir kambur olarak duran KİT’lerin özelleştirilmesini gerektiriyor.

Meclis’teki varlığı Ecevit’in sessiz kalmasına bağlı bir hükümet bunları yapacak gücü bulabilecek mi?

Ecevit’in bu konularda sağcı ANAYOL gibi düşünmesi ve bunlara geçit vermesi söz konusu olabilir mi?
Bu sorulara verilecek doğru cevaplar çok fazla hayal kurmamamız gerektiğini gösteriyor.

Muhalefette sınırsız güç
Elbette, ANAYOL hükümeti, ANAREFAH hükümetinden bin kat daha iyi.

Bunu tartışmak yersiz.

Ama Çiller ve Yılmaz’ın, Ecevit’in CHP’yi yok etme planına nasıl olup da kapıldıklarını ve kendilerini kandırdıklarını anlamakta güçlük çekiyorum. .

İçine CHP’yi de alan ve Meclis’te gerçek çoğunluğa dayalı bir hükümet çok daha fazla başarı şansına sahip olabilirdi.

Çiller ve Yılmaz o takdirde hükümetin kuruluşunda belki şimdiki kadar rahat hareket edemeyeceklerdi.

Ama koalisyon protokolüne bağlanan konuları hayata geçirmekte hiç kuşkusuz çok daha rahat hareket etmelerine imkan verecek bir çoğunluğa sahip olacaklardı.

Türkiye şimdi Ecevit’in hükümete girmeden iktidara ortak olduğu bir döneme giriyor.

Bir başka deyişle, ilk kez muhalefetteki bir parti, istediklerini hükümete yaptırabilmek için neredeyse sınırsız bir güce sahip oluyor.

Bakalım önümüzdeki günlerde neler göreceğiz.