POSTA

Kim kazandı, kim kaybetti?

Bugün hiç hesapta olmayan büyük bir aksilik çıkmazsa Türkiye Cumhuriyetinin 52. Hükümeti, Cumhurbaşkanı tarafından atanarak göreve başlayacak ve öyle görünüyor ki haftaya salı günü de TBMM’den güvenoyu alacak.

79 gündür süren siyasi manevraları, karşılıklı suçlamaları, geliştirilen taktikleri, bir film gibi seyreden Türk halkı da yeni hükümetine kavuşmuş olacak. Türkiye, yeni bir siyasi döneme adımını atacak.

Gelmiş olduğumuz bu noktada biraz durarak, geçmişe şöyle bir bakmayı ve bu 79 günün sonunda kimin kaybedip, kimin kazandığını bir kez daha değerlendirmeyi uygun görüyorum.

Mesut Yılmaz, her ne kadar muradına ermiş ve başbakanlığı kapmış da olsa, benim kişisel kanaatim bu süreçten en karlı çıkan liderin Tansu Çiller olduğu şeklinde.

Yedekte güç topluyor
Çiller’in başbakanlıktan uzaklaşma pahasına elde ettiği şeylerin neler olduğuna bir bakalım.

1-Mesut Yılmaz’ın, iktidar için gerektiğinde Refah Partisiyle bile işbirliği yapacağı gözler önüne serildi.
Bu Tansu Çiller’in önümüzdeki muhtemel bir erken ya da normal genel seçimde Yılmaz’a karşı en büyük silahını oluşturuyor.

Refah’a karşı olan geniş toplumsal çevrenin gözünde Çiller, muhtemel Refah iktidarını, kişisel fedakarlığıyla önleyen lider konumunda.

Bu nedenle gelecek seçimlerde, “Refah’a karşıysanız bana güvenin” mesajını istediği gibi işleyebilmek ve söylediklerine de inandırıp kanıtlar göstermek Çiller’in elinde.

Çiller’in bu kozunu nasıl kullanacağını ileride hep birlikte göreceğiz.

2-Çiller’in kazandığı ikinci önemli şey, DYP’nin içini düzeltmek için artık önünde on ay gibi uzun bir sürenin olması.

3-Hükümete girmeyeceği söylenen Necmettin Cevheri’nin örgüt içindeki ustalığı ve Çiller’in “yedek başbakan” konumunun da bu mücadelede, Çiller’i güçlendireceğini unutmamak gerek.

Çiller, şimdi parti içinde yürüteceği akıllı bir strateji ile, Cindoruk’tan yeni bir lider yaratmayı tasarlayan DYP’li muhaliflerinin hesaplarını alt üst edebilir.

DYP içinde yapılması beklenen bu son hesaplaşmadan da galip çıkmayı başardığında Çiller artık kendi partisinin “tek sahibi” haline gelecektir.

Demirel’in gölgesini hala üzerinde taşıyan DYP de böylece “Demirel’in partisi” olarak değil, “Çiller’in partisi” olarak yoluna devam edecektir.

3-Muhtemel bir DYP-ANAP birleşmesi için Çiller avantajlı bir konumdadır. DP’nin mirasçısı olan çizginin iktidara gelmesi için gerektiğinde kişisel fedakarlıklarda da bulunmayı göze almış bir siyasetçi olarak, DYP-ANAP birliğinden çıkacak yeni partinin liderliğine talip olmaya da hak kazanacaktır.

4- İktidar dışında kalmış olsaydı, tepesinde tutulacak olan “yüce divan” tehditlerini de böylece bertaraf etmiş bulunuyor.

Erbakan’ın büyük hatası
Bu sürecin ikinci galibi olarak gördüğüm kişi ise Bülent Ecevit’tir.

Ecevit, hükümete girmemiş olmasına rağmen, istediklerini yaptırma gücünü güvenoyu tehditiyle elinde tutarak siyasi açıdan güçlenecektir.

Hükümete girmeyerek iktidar yıpranmasına uğramayacaktır.

Kendince uygun gördüğü hükümet icraatlarına destek vererek bunun priminden yararlanacak, ama karşı olduğu girişimleri de engelleyerek kendi taraftarları nezdinde prestij kazanacaktır.

79 günlük sürecin en baş mağlubunu ise Necmettin Erbakan olarak görüyorum.

Avuçlarının içine kadar gelmiş olan iktidar fırsatını kaçırarak, bir siyasi parti liderinin yapabileceği en büyük hatayı yapmış bulunuyor.

Refah’ın gelecek seçimlerden bu kadar güçlü çıkacağını ben şahsen beklemiyorum.

Bütün koşullar Refah lehineyken bile, partisini iktidar yapmayı başaramayan bir liderin, kendi partisi içinde ne kadar inandırıcılığının kalabileceğini varın siz hesaplayın.

Erbakan, bugün Posta’nın manşetinde de gördüğünüz gibi, bu fırsatı kaçırmış olmanın kızgınlığı ile artık kontrolünü tamamen kaybetmiş görünüyor.

Bunun Refah Partisi’ne ne kadar zarar vereceğini de önümüzdeki aylarda hep birlikte göreceğiz.

Baykal’ın durumu ise biraz değişik. Baykal, partisi kaybederken kendisi kazanan bir lider görünümünde.

79′ günlük hayhuy içinde başarılı Dışişleri Bakanlığı ve siyasi sorunlara yaklaşımındaki ciddiyetiyle Baykal, kamuoyu nezdinde çok puan topladı.

Ancak, partisi CHP iktidarı bir daha ne zaman yakalayacağı belli olmayacak bir şekilde bugün terk ediyor.

Bakalım Baykal’ın prestiji, CHP’yi yeniden Türk siyasi hayatının önemli partilerinden birisi haline getirebilecek mi?

Siyasi lider sıkıntısı
Mesut Yılmaz ise bu 79 günlük sürede hem kazanmayı hem de kaybetmeyi başardı.

Kazandı; başbakanlığı ele geçirdi, kendi programını uygulamasına imkan verecek bir hükümet protokolü ile yola çıkmayı başardı.

Kaybetti; iktidar hırsı uğruna Refah’la bile anlaşabileceğini gösterdi, liberal-demokrat kamuoyunun tepkisini üzerine çekti.

Türkiye kazandı. Çünkü artık güvenoyu almış, ne yapacağını iyi-kötü programlamış bir hükümete sahip.

Türkiye kaybetti. Çünkü, bu kriz de gösterdi ki, önemli bunalım dönemlerini kolayca aşmamızı sağlayacak çapta siyasi bir lideri hala bulabilmiş değiliz.