Kurumsal yurttaşlık
Dün gördüğüm bir gazete ilanından söz etmek istiyorum. “Bir mum yakıyoruz” başlığı ile yayınlanan ilandaki fotoğraf ve ilanın altındaki imzaydı, ilgimi çeken.
Birbirlerine kulak takmış çocukları gösteren ilanın altında bir bankanın, Toprakbank ile Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın imzası vardı.
Böylesine sevimli bir fotoğrafın bir banka ile biraraya gelmesini yadırgamadım değil. Ancak, ilanın altını okuyunca bizde de “kurumsal yurttaşlık” bilincinin gelişmeye başladığını görerek sevindim.
Bir süredir dikkatimi çekiyordu bizde de artık ticari kuruluşlar, yalnızca ticaret yapmakla uğraşmıyorlar. Onları yalnızca bilançoları, kar-zarar tabloları ilgilendirmiyor.
Onların da bir kurum olarak yurttaşlık bilinçleri gelişiyor. Etraflarında olan bitene karşı daha duyarlı davranmaya çalışıyorlar.
Unilever, Procter & Gamble gibi yabancı şirketlerle başladığını sandığım bu davranış biçimini bir süredir bankalar çok başarıyla yürütüyorlar.
Örneğin Garanti Bankası çevre korunmasında önemli projelerle ilgileniyor. Kimse onlardan böyle bir şey beklemediği halde; karlarının bir bölümünü bu işe harcıyabiliyorlar.
Yapı Kredi Bankası’nın kültürel faaliyetlerinden şahsen çok yararlanıyorum. Orijinal dilinden okuyamayacağım bir çok yazarı bu sayede tanıdım.
Size sözünü ettiğim ilan da Toprakbank ile Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın işbirliğini anlatıyor.
Toprakbank’ta çalışanlar bundan böyle maaşlarından her ay gönüllü olarak kestirdikleri paraları bu vakfa bağışlayarak Türk eğitimine katkıda bulunmaya çalışıyorlar. Vakıf da bu paralarla okullar, labaratuarlar açıyor.
Amerika’da yaygın olarak uygulandığını bildiğimiz, maaşlardan otomatik olarak yapılan kesintilerin hayır kurumlarına bırakılması uygulamasının bir örneği bu.
Başka örnek var mı bilmiyorum ama Türkiye’de bunun yaygınlaşmasını diliyorum. İnsanların maaşlarından kendi rızalarıyla kesilecek birer sigara parasının okuldan çok cami yapılan ülkemizde önemli bir açığı kapatacağına inanıyorum.