RADİKAL

29 Aralık süreci

Öyle görünüyor ki bu yılın son Milli Güvenlik Kurulu toplantısı, tarihe geçecek kararların alınacağı bir ‘MGK’ olacak.

Radikal’in pazar günü ‘Güneydoğu devrimi’ manşetiyle duyurduğu Olağanüstü Hal’in kaldırılması ve koruculuk uygulamasına zaman içinde son verilmesine yönelik girişimler, Güneydoğu’da işlerin giderek düzene girdiğinin önemli göstergesi.

Güneydoğu’da yaşamın normalleşmesi anlamına gelecek bu kararlar, 2000 yılına girilirken Türkiye’nin üzerindeki siyasi baskıların da hafifletilmesi sonucunu doğuracak.

Radikal’in bugünkü manşet haberinde yer alan ve Güneydoğu’yu ilgilendiren bir diğer önemli husus ise terörle mücadele sırasında malları zarar gören vatandaşların zararlarının tazmini ile ilgili. Bu konuyla ilgili yasa çıkartılana kadar vatandaşların zararlarının Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Fonu’ndan karşılanmasına ilişkin bir tavsiye kararının da önümüzdeki MGK toplantılarından çıkması bekleniyor.
Bütün bunlar devletin Güneydoğu’da terörle mücadele sırasında istemeden de olsa karşı karşıya geldiği vatandaşlarıyla kucaklaşması anlamına geliyor ki bu bölgede kalıcı bir barışın sağlanması bakımından da son derece önemli bir adım olacak.

Öte yandan Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekretaryası’nca yürürlüğe sokulan ‘İnsan Hakları 2000’ başlıklı çalışma kapsamında MGK Genel Sekreterliği’nin yaptığı öneriler de sanıyorum önümüzdeki toplantılarda MGK kararına da dönüşerek devletin işkenceyle mücadele konusundaki kararlılığı bir kez daha vurgulanacak.

İşkence ve kötü muamele iddialarını araştırmak üzere bağımsız bir ‘şikâyetleri soruşturma birimi’nin kurulması ve görevi gereği ‘güç kullanma yetkisi olan personelin’ daha sıkı denetlenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasına ilişkin öneriler de Avrupa Birliği kapısındaki Türkiye’nin elini güçlendirecek.

Devlet yetkilileri bugüne kadar Türkiye’de işkencenin ‘sistematik bir uygulama olmadığı’nın altını çizdiler. Ancak bu görüş bugüne kadar gerçek hayatta yansımasını bulamadı.

İşkence ve kötü muamele yapan personelin bizzat amirleri tarafından korunması, çoğu zaman sağlıklı bir yargılamanın dahi yapılamaması gibi sebeplerle, Türkiye’nin ‘işkence sistematik bir uygulama değil’ iddiası havada kalıyordu.

Kişisel düşüncem, işkence ve kötü muamelenin önlenmesinin esas olarak bir siyasi irade sorunu olduğu yolunda.

Yargılama usullerinin değiştirilerek, sadece poliste alınan ifadelerle insanların mahkûm edilmemesinin sağlanması bu konuda atılacak en önemli adım. Bunun yanı sıra işkence iddialarının idari düzeyde de olsa sıkı bir soruşturmaya tabi tutulması, kusurlu personelin şiddetle cezalandırılması ve görevden alınması gibi uygulamalar da işkenceyi önlemeye yönelik iradenin hayata geçirilmesi için çok önemli. Türkiye 2000 yılına ciddi ekonomik ve siyasi dönüşümleri geçekleştirme hedefine kilitlenmiş olarak giriyor.

Bunu başarabilirsek yüzlerce yıllık makus talihimizi de yenmiş olacağız.

Devletin en üst anayasal organlarının da bunun bilincinde olması insanın moralini yükseltiyor.