Anayasa’ya saygı sorunu
Radikal’in günler öncesinden yazdığı gerçekleşti ve Cumhurbaşkanı hükümetin kendisine ‘aynen iade’ ettiği kanun hükmündeki kararnameyi ‘aynen iade’ etmekte tereddüt etmedi.
Bu iadeden sonra gözler yarın toplanacak Milli Güvenlik Kurulu’na çevrilecek. Kurul’un hükümet ile Cumhurbaşkanı arasındaki bu anlaşmazlığı da görüşmesi bekleniyor.
Söz konusu kanun hükmündeki kararnamenin MGK kararları nedeniyle gündeme getirildiğini biliyoruz. Bundan önceki MGK toplantısında da ‘irtica ve bölücülükle’ mücadele yasalarının çıkarılması gerektiği hükümete ‘tavsiye’ edilmişti. Cumhurbaşkanı’nın bu tavsiye kararının alındığı MGK toplantısında değişikliğin kararname ile değil yasa ile yapılması gerektiği görüşünü dile getirdiği de bir sır değil.
Ancak hükümet Cumhurbaşkanı’nın bu yöndeki açık görüşüne rağmen düzenlemeyi kararname ile yapmayı tercih etti ve Başbakan’ın deyişiyle bir ‘devlet krizi’nin de doğmasına yol açtı.
Yarınki Milli Güvenlik Kurulu’nda hükümetin bu konuda ısrarlı olacağını ve bunu yaparken de MGK’nın askeri kanadının desteğini almayı planladığını tahmin etmek zor değil.
Bu noktada MGK’da kararların nasıl alındığını tekrar hatırlamakta yarar var.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu bir süre önce MGK’da kararların ‘oylama’yla alınmadığını söylemişti. MGK’da sivil üye sayısının arttırılması ile ilgili olarak görüşü sorulunca Kıvrıkoğlu, şöyle konuşmuştu: “Ben 34 kere Milli Güvenlik Kurulu toplantısına katıldım, hiç oylamaya başvurulduğunu görmedim. Sunuşlar yapılır, görüşler söylenir, sonra cumhurbaşkanı toparlama yapar, karar alınır.”
Şimdi bu bilgilerimiz ışığında isterseniz bir fikir jimnastiği mahiyetinde hayali bir MGK toplantısı yapalım:
Başbakan hükümet adına sunuşunu yapıyor.
28 Şubat kararlarını hatırlattıktan sonra kanun hükmündeki kararnamenin bu kararların bir gereği olduğunu, Cumhurbaşkanı’nın zaten bunu geri gönderme yetkisinin de bulunmadığını anlatıyor ve MGK’dan sonra kararnamenin Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmasını istiyor.
Genelkurmay Başkanı söz alıyor ve kendi sunuşunu yapıyor: 28 Şubat kararlarını hatırlatıyor ve daha önceki MGK’larda da olduğu gibi irtica ve bölücülükle mücadelede önemli görülen kanunların bir an önce çıkarılması gerektiğini savunuyor. Bunun nasıl yapıldığından ziyade yapılıp yapılmadığı ile ilgili..
Cumhurbaşkanı sunuşları dinliyor ve ‘toparlama’ yapıyor: 28 Şubat kararlarının gereği yerine getirilmelidir. Bu konuda MGK üyeleri arasında bir ayrılık bulunmamaktadır. Ancak gerek Anayasa hükümleri ve gerekse Anayasa Mahkemesi’nin bundan önce verdiği kararlar dikkate alınırsa bu değişikliğin yasa ile yapılmasını daha uygun bulmaktadır.
Şimdi ‘hayali’ birakıp gerçeğe dönelim: Anayasal düzenimiz kanun hükmündeki kararnamelerin yayımlandıktan sonra TBMM’ye getirilip kanuna dönüştürülmesi gerektiğini hüküm altına alıyor.
Bu kaçınılmaz bir zorunluluk olduğuna göre Ecevit’in dün sert bir üslupla tırmandırdığı tartışma giderek daha da anlamsız hale geliyor. Krize neden olan kararname, sonuç olarak TBMM’ye getirileceğine göre neden TBMM acilen toplanıp bunu doğrudan bir yasa değişikliği olarak ele almıyor?
Burada hükümetin TBMM’deki çoğunluğuna güvenmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Hükümet, TBMM çoğunluğuna kabul ettiremeyeceği bir düzenlemeyi yasaların arkasından dolaşarak kararname ile yapmaya çalışıyor ve Anayasa hükmüne rağmen bu kararnameyi TBMM’ye getirip yasalaştırmak gibi bir niyeti de yok.
Anayasal organlar arasındaki uyumsuzluk üzerinde duran Başbakan, önce bu konuda samimi olmalı. Anayasa hükümlerini çiğneme niyetiyle yola çıkanların, anayasal organlar arasında bir çatışmadan bahsetmeye hakları olabilir mi?