Bernard Shaw, “Başkalarını hiç acımadan feda eden kadınlar, kendilerini feda etmiş kadınlardır” diyor. Bir cümlede sanki günümüz Türkiyesi’ni özetliyor İrlandalı yazar.
Nurdan Erbuğ’dan başlayıp Fadime Şahin’e, Emire Kalkancı’ya uzanan ‘ihanete uğramış kadınlar’ zincirinin ruh durumunu açıklıyor.
Cosmopolitan’da kocaları tarafından terk edilen kadınların davranışlarını anlatan bir yazı var.
Yazının Terminatör’ ara başlığı ile sunulan bölümünü aynen aktarıyorum:
“Bazen, bir kadın için ilişkinin bitiş tarzı çok alçaltıcıdır. Böyle zamanlarda kadın, patlamaya hazır bomba gibidir. Hem kendini yok eder; hem de karşısındakini. Mesela, en yakın arkadaşıyla, sevgilisi tarafından aldatılan kadın, incindiği kadar incitmek de ister. Bunun en kolay yolu dedikodu yapmaktır. Her gittiği yerde onları anlatır; yandaş toplar. Onları, arkadaş çevrelerinde hiç kimsenin yüzüne bakamayacak hale getirmeye çalışır. İşyerlerinde rezalet çıkaran kadınlara da sık sık rastlanıyor. Fünyesi çıkartılmış bombaya dönen kadını (Bu benzetme yanlış. Sanıyorum pimi çekilmiş el bombası demek istiyorlar) etkisiz hale getirecek bomba uzmanı olmadığı için bu patlamalar yaşanabiliyor.”
Bizim ‘terminatör kadınlarımızın’ ortak paydasında işte bu oluşturuyor: Alçaltıcı bir şekilde ihanete uğramak.
Nurdan Erbuğ’u hatırlayın. Kendisinden çok genç bir kadınla rekabet etmek zorunda kaldıktan sonra eşi tarafından terk edilmişti. Kocasından ayrılmak için aldığı milyarları kaybetmek pahasına ‘dedikoduya’ girişti. Kocasının servetinin kaynağını açıkladı. Aldatılmış bir kadının öfkesi olmasa belki de İSKİ skandalı asla su yüzüne çıkmayacaktı.
Nitekim bugün de gerek belediyelerde gerekse devlet ihalelerinde İSKİ skandalına rahmet okutacak birçok dümen dönüyor. Ama ne yazik ki onları ortalığa dökecek bir aldatılmış kadın figürü yok.
Fadime Şahin de Ali Kalkancı ve Müslüm Gündüz tarafından aldatılmasının acısını kendilerine tarikat süsü vermiş bir topluluğun bütün sırlarını ortaya dökerek çıkardı. Patlamaya hazır bir bomba gibi o televizyon kanalından bu televizyon kanalına koştu, bildiklerini anlattı. Ali Kalkancı’nın resmi nikâhlı eşi Emire Hanım da aldatılmanın acısını tarikata bulaşmış siyasileri, maddi çıkar için din tacirlerinin neler yaptıklarını anlattı.
Tıpkı Susurluk’ta aşırı hızla giden bir Mercedes’in önüne çıkan kamyon gibiydi her üçü de.
Varolduğunu hep bildiğimiz ama elle tutulur, gözle görülür hale getiremediğimiz rezaletleri, zamanında çok sevdikleri erkekler için kendilerini feda etmiş kadınlar sayesinde öğrendik.
Toplum olarak onlara teşekkür borçluyuz.
