RADİKAL

Benim kim olduğumu biliyor musun?

 Fenerbahçe’nin peşinde o şehir benim, bu ülke senin dolaşırken yolum İsrail’e de düşmüştü. Maccabi maçı için Tel Aviv’e gitmek üzere Yeşilköy Havaalanı’na geldiğimizde bizi daha önce hiç görmediğimiz bir uygulama bekliyordu. Güvenlik tedbirleri daha bilet işlemleri yapılırken başlıyor, herkes tek tek soruya çekiliyor, bagajlar didik didik aranıyordu.

Aynı işlemler Tel Aviv’de gümrük ve pasaport kontrollerinde de tekrarlandı. Daha sonra El Aksa’yı görmek için Kudüs’e giderken de bir iki kez güvenlik kontrolünden geçtik. Dönüş için Tel Aviv Havaalanı’na geldiğimizde de İstanbul’dakine rahmet okutacak bir sorgudan ve kontrolden geçtik.
Yıllardır terörle iç içe yaşayan bir ülkede olduğumuz için bunların hiçbirini yadırgamadık. Kontroller son derece sıkı bir disiplin içinde gerçekleşiyordu. Kimseye ayrım yapılmıyor, kimsenin de aklına ‘beni bu kadar taciz etmeye hakkınız var mı’ sorusunu sormak gelmiyordu. Sistem kimseye torpil yapılmadığı için gevşemiyor, insanlar sokaklarda huzur içinde yaşıyor, eğleniyor, işlerini yapıyorlardı.
Son olaylardan sonra benzeri güvenlik tedbirlerini artık İstanbul’da da görüyorum.
Alışveriş merkezlerinde, büyük mağazalarda, teröre hassas olduğunu herkesin bildiği işyerlerinde ciddi bir güvenlik sağlama çabası var. Otomobiller aranıyor, köpekler bomba kontrolü yapıyor, insanlara kimlik soruluyor…
Ancak kendisini bir ‘şey’ zanneden bir kısım insanın, bu tedbirlerin her şeyden önce kendi güvenlikleri için alındığının farkında değilmiş gibi davrandığına tanık oluyorum.
Kimisi eşyalarının aranmasını ‘özel hayatına müdahale’ olarak görüyor. Kimisi ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun’ gibi ancak kompleksli insanların kullanabileceği türden cümleleri, tek suçu görevini yapmak olan insanlara karşı kullanmakta sakınca görmüyor.
Oysa teröre karşı etkin bir güvenlik sağlamanın yolu hiç kimseye, hiçbir durumda torpil yapılmamasından geçiyor. Güvenlik sisteminin torpilliler yüzünden delinmesinin ve güvenlik önlemlerine karşı bir direnişin bu görevi yürüten personelde zamanla boşverciliğin yerleşmesine yol açtığı biliniyor. Uzmanlar sistemde bir kere kaçak başlayınca bunun sürüp gideceğinden ve yayılacağından ciddi olarak endişe ediyorlar.
Oysa önlemler her şeyden önce bizlerin kişisel güvenliği için gerekli. Hayatımızı altüst etmek, özgürlüğümüzü elimizden almak isteyen teröre karşı yapabileceğimiz en önemli şey, bu konularda resmi ya da sivil güvenlik görevlilerine kayıtsız şartsız saygı göstermek. Bu aynı zamanda terörün amaçlarını gerçekleştirmesine karşı bireyler olarak kullanabileceğimiz tek silahımız ve hatta görevimiz.
Güvenlik aramasından geçmek ve görevlilerin işlerini kolaylaştırmak bazılarının zannettiği gibi kişiliğimizin ayaklar altına alınması, özel hayatımıza müdahale edilmesi demek değil.
Teröre karşı alınan aktif güvenlik önlemlerinin ileride hayatımızı nasıl kolaylaştıracağını görmeli ve bu konuda direniş gösterenleri uyarmalıyız.