RADİKAL

Bir başarı öyküsü

Radikal de dahil olmak üzere birçok gazetenin yaptığı yıl sonu anketlerinde ‘Yılın spor adamı’ olarak Voleybol Federasyonu Başkanı Ahmet Gülüm’ü seçtim.

Aslında Türkiye’de voleybolün gelişmesini ne bir tek kişiye ne de sadece 1999’da gerçekleştirilen başarılara bağlamak doğru değil. Bir bütün olarak Voleybol Federasyonu ve Başkanı, bize Türkiye’de pek rastlamadığımız ve genellikle hatırlamakta zorlandığımız bir şeyi öğrettiler:
Uyumlu bir ekip çalışması ve ciddi bir programla, gerçekleştirilmesi en güç gibi görünen sorunlar bile çözülebilir, ciddi bir başarı elde edilebilir.
Voleybol bugün dünyanın en geniş katılımlı spor aktivitesi. Tam 213 ülkede kadınlar ve erkekler bu sporu yapabiliyor. Şu anda dünya ölçeğinde bakıldığında voleybol; futbol ve basketboldan daha popüler ve atraktif bir spor olarak ortaya çıkıyor.
Oysa çok değil, bundan beş sene önce voleybol, ‘can sıkıntısı’ anlamına geliyordu. Medyada kendisine yer bulmakta zorlanıyor, bunun sonucu olarak da voleybole yatırılan para giderek azalıyordu.
Voleybolün dünyadaki en üst organı olan FIVB bu durumu tespit ettikten sonra bir eylem planı ile ortaya çıktı. 25 sayılık tie-break sistemiyle oynanan setlerle oyun hızlandı, maç süreleri kısaldı. Her servis girişiminin sayı olması kararı seyir zevki yüksek bir oyunun ortaya çıkmasını; libero sisteminin getirilmesi kısa boylu oyuncuların da bu sporu yapabilmesine olanak sağladı.
1996’da yapılan bir araştırmayla Türkiye’de voleybolün sorunları tespit edildi. Görüldü ki toplam voleybol bütçesi 13,6 milyon dolarken, aynı yıl Efes Pilsen basketbol takımı için yapılan yatırımın tutarı 12 milyon dolara ulaşıyordu. Voleybol küçülmüş ve sadece Ankara ile İstanbul’a sıkışıp kalmıştı.
Türk voleybolünü yönetenler 1997’de sorunu bir ‘pazarlama problemi’ olarak ortaya koydular. Dünya voleybolünde meydana gelen gelişmelere uyumlu olarak voleybol adeta bir ürün gibi pazarlanmaya başlandı. Bunun sonucunda voleybole yatırılan para arttı, gençlerin ilgisi yoğunlaştı. 1996-97 sezonunda televizyonda sadece iki voleybol maçı yayımlanmışken bu rakam 1998-99 sezonunda 127 maça ulaşmış bulunuyordu. İki yıl önce toplam bütçesi 13,6 milyon dolar olan voleybole ayrılan para akıllı bir pazarlama politikası sonucunda 1999-2000 sezonunda 65 milyon dolara çıktı. A1, A2 ve Bölgesel Lig olarak yeniden örgütlenen voleybol ülke çapında yaygınlaştırıldı. Şu anda sadece bölgesel liglerde 50 kentte kadın ve erkek sporcular 97 takımla mücadele ediyorlar. Voleybol, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da futboldan sonra halkın en fazla ilgilendiği ikinci takım sporu durumunda. Ülke genelinde ise voleybol, basketbolün hemen ardından en çok ilgilenilen üçüncü takım sporu.
Yapılan bir araştırma halkımızın voleybolü ‘dürüst, düzeyli ve şeffaf’ olarak gördüğünü ortaya koyuyor ki aynı araştırma sonuçları futbolumuz açısından yürek parçalayıcı.. ‘Çocukların en çok yapmaları istenen spor dalı’ bakımından da voleybol ile futbol eşit: Yüzde 35.
Bütün bunları niye yazdım? İki sebebi var. Birincisi uyumlu ekipler, ciddi bir programla halkın ilgisinin sıfıra yaklaştığı bir dönemde bir sporu yeniden en çok ilgi çeken sporlardan biri haline getirebiliyorlar. Atletizm ve bisiklet gibi eski gözde sporlarımızın bundan öğrenecekleri çok şey var. İkincisi Fenerbahçe… Yeniden kongre rüzgârları esiyor, paralı başkanlar aranıyor.. Kimsenin aklına hangi ekibin, nasıl bir programla Fenerbahçe’yi yöneteceğini sormak gelmiyor.. Voleybolün başarı öyküsü, Fenerbahçe için de örnek olmalı..