RADİKAL

Bir büyük Disneyland

 Benim çocukluğumda gördüğüm en büyük ‘lunapark’ Ankara’da Gençlik Parkı’ndaydı. Dönme dolap, bugi bugi, atlıkarınca, çarpışan otomobiller ve adını hatırlayamadığım bir iki küçük oyuncak daha… Hepsini dolaşmak yarım saat ya sürerdi, ya sürmezdi.

Bu yüzden kızımı götürme bahanesiyle gittiğim Disneyland’da çocukluğumun eksik kalmış bu yönünü de fazlasıyla tamamlama imkanım oldu. İtiraf etmeliyim ki birçok oyuncağa kızım istediği için değil, ben merak ettiğim için bindik.
Disneyland’ı tanıtıcı broşürlerde ve kaldığımız otelde elimize tutuşturulan kılavuzlarda ‘en görülmeye değer şey’ olarak gösterilen etkinlik birbirinden daha heyecanlı oyuncaklar değildi.
Disneyland’ın övüle övüle bitirilemeyen etkinliği havai fişek gösterisiydi.
Kapanma saati yaklaştıkça parkı gezen onbinlerce insan bu gösteriyi izlemek için kaldırımlara, yol kenarlarına, açık hava kafelerine doluşuyordu. Park çevresindeki otellerde yer alan lokantaların en değerli masaları bu havai fişek gösterisinin izlenmesine olanak tanıyan cam kenarlarıydı. Önceden ayırtmamışsanız bir tek boş sandalye bulmanıza imkân yoktu. Dünyanın her yerinden ve Amerika’nın çeşitli kentlerinden gelen onbinlerce insan büyük bir heyecan içinde bu gösteriyi bekliyor, alkışlar ve hayretler içinde havai fişeklerin patlamasını seyrediyor, fotoğraf çekiyor, filme alıyordu.
O kalabalık içinde kimin Türk, kimin yabancı olduğunu anlamak çok kolaydı. Kim arkasını gösteriye dönüp, çıkışa doğru yürüyorsa onların Türk olduğundan emin olabilirdiniz.
Çünkü biz Türkler, özellikle de İstanbul’da yaşayanlar havai fişek gösterisine alışkındık. Disneyland’da bir yılda patlatılan havai fişeğin eşdeğerinin İstanbul’da neredeyse bir gecede patlatıldığını bilmeyen diğer turistler, bazı esmer insanların neden bu doyumsuz gösteriyi seyretmediğini elbette anlayamıyorlardı.
Havalar ısındığından beri İstanbul yine bir havai fişek çılgınlığı yaşıyor. Akla gelebilecek her fırsat bu iş için ‘değerlendiriliyor’. Düğünler, nişanlar, şirketlerin yıl dönümü kutlamaları… Havaya on binlerce dolar olarak atılıp, milyonlarca sent olarak düşüyor, fişeklerin alevleri.
Gecenin karanlığı kentimizin üzerine çöküp de, görülmemesi gereken pisliklerin üstü kapanınca tıpkı Disneyland’da olduğu gibi ‘sanal bir dünya’da yaşamaya başlıyoruz.
Onun için bu dünyanın en gözalıcı gösterisini bir gecede beş-on yerde birden gerçekleştiriyoruz. Düğünlerde göbek atanların üzerine dolar saçan insanların ‘rafine versiyonları’ olarak davetlilerimizin üzerine havai fişek ışığı saçıyoruz.
Bu büyük görgüsüzlüğün galiba bir tek anlamı var: Türkiye artık bir büyük Disneyland. Vakvak Amca’lar gözleri para hırsıyla büyümüş şekilde iktidar oyunu oynarken, biz zavallı Donald’lar oradan buraya koşuşturup duruyoruz.