Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Top kendisini seveni sever

 Charles Goodyear üzeri deri ile kaplı şişirilebilen lastik topu icat ettiğinde 20. yüzyıla damgasını vuracak bir iş yaptığının her halde farkında değildi. Onun icat ettiği topun benzerlerini benim yaşımdakiler çocukluklarından hatırlarlar. Lastik lopun deri muhafazasının ortasında genişçe bir yarık vardı ve bu yarıktan çıkarılan ‘dil’ lastik topun şişirilmesini sağlardı. Top şişirildikten sonra derinin üzerindeki yarık tıpkı bir ayakkabı gibi iplerle bağlanır, topa kafa vurulduğu zaman insanın alnında iz ve tatlı bir sızı bırakırdı.

Bugün artık herkesin kullandığı supaplı topu da Arjantinli üç kafadar icat etti. Enjektörlü pompa ile şişirilen o top 1938 yılında Paris’te düzenlenen dünya kupasında ilk kez kullanıldı. Ve o tarihten 60 yıl sonra bir kez daha tüm dünyanın gözü Paris’te.

Aradan geçen 60 yıl futbolda çok şeyin değişmesine yol açtı. Futbol tarihi kitaplarında gördüğümüz kahverengi topun rengi beyaz ve üzerinde siyah şeritler var. Futbolcuların kılıkları bile değişti. Ronaldo’nun bu turnuvada giymesi için Nike’nin özel olarak ürettiği futbol ayakkabısının ağırlığı sadece 245 gram. Artık o eskinin sihirbaz futbolcuları da yok. Topa bir kadına davranır gibi sevgi ve şefkatle yaklaşan, onu incitmekten korkan, onunla yeşil çimler üzerinde dans etmeyi seven futbol ilahlarının yerini gol atmaktan çok yememeyi düşünen, deli gibi koşan, pres yapan atletler aldı. Bizim Okocha gibi top sihirbazlarının sayısı bu dünya kupasında bir elin parmaklarını bile geçemeyecek ne yazık ki…

Futbol artık büyük bir endüstri. Kitleleri, büyüleyen, saniyenin onda biri kadar bir zaman için bile olsâ milyonları çılgına çeviren futbolun bir “oyun” olma özelliği çağımızın kapitalist dünyasında giderek unutuluyor. Bu durum yine de bu turnuvanın yüzyılın en büyük şöleni olmasını engelleyemiyor. Televizyon denilen müthiş icat sayesinde bu turnuvayı 2 milyara yakın insan izleyecek. Futbolla ilgili olmayanlar bile “top yuvarlaktır” sözünü duymuşlardır. Futbol jargonunda bu, topun fiziksel özelliklerini belirtmekten çok “her sonuç olabilir” anlamına geliyor.

Benim gönlüm bütün Türkler gibi yine Brezilya’dan yana. “Top yuvarlak” olsa da aslında alıngan bir kadın gibidir. Kendisine kötü davranılmasından hoşlanmaz. Okşanmayı, öpülmeyi, göğüste ya da ayakta uyutulmayı sever. Çok gururlu ve kibirlidir. Kendisine vuranı sevmezse havada yön değiştirip bambaşka yerlere gittiği bile olur. Bu yüzden topun bu turnuvada da Brezilya’yı sevmesini istiyor kalbim. Brezilya futbolunu Avrupa’nın ruhsuz futboluna benzetmeye çalışan teknik direktörler elinde de olsa topa en şefkatle yaklaşacak olanlar yine Copacabana’nın kumsallarında yetişen ayaklar olacak.
20. yüzyılın son büyük spor şöleni “FIFA Dünya Kupası” yarın Paris’te başlıyor ve ne kadar şanslısınız ki yazarınız da kendini sizler için feda edip bu turnuvayı izlemek üzere Paris’e gidiyor. Dünya Kupası’ndan izlenimleri yalnız spor sayfalarında değil, bu köşede de okuyabilirsiniz. Hoşçakalın.