RADİKAL

Ev alma, komşu al

 Bir ülkenin sahibi olmak, bir ev satın almaya benzemiyor. Ama yine de insan düşünmeden edemiyor. Türkiye’nin komşuları Belçika, Hollanda, İsveç gibi ülkeler olsaydı hayatımız ne kadar farklı olurdu.

Özellikle Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarının hayata tek bakışı var: Türkiye’nin aleyhine olan her şey bizim için iyidir!
Bu ikisinin durumunu, ‘kendisini için ne isterse komşusuna da onun iki mislini vereceğini’ söyleyen tanrıya dönüp ‘tek gözümü çıkar’ diyen fıkra kahramanına benzetiyorum.
Yunanistan, dünya üzerindeki hiçbir medeni devletin yapmayı aklından dahi geçirmeyeceği bir işe girişti ve suç üstü yakalandı.
Uluslararası hukukun bir devlete verdiği hakları, bir teröristi korumak ve komşusuna kötülük etmek için kullanmaya kalktı. Elçiliğinin kapılarını 30 bin kişinin ölümünden sorumlu bir örgütün liderine açmakla kalmadı, onun kötülüklerini yapmaya devam etmesi için gerekli ortamları hazırlamaya da çalıştı.
İşin ilginç yönü son olaylardan sonra Atina’da aklı başında hiçbir siyasetçinin kalmamış olmadığının ortaya çıkması.
Sesi onca gürültü altında duyulmayan birkaç liberal dışında Yunan hükümetini bir teröriste yardım ve yataklık ettiği
için eleştiren kimse yok.
Atina’da hükümet sallanıyor, Başbakan Simitis kendi koltuğunu korumak uğruna Dışişleri Bakanı Pangalos başta olmak üzere üç bakanını feda ediyor
ama bunun sebebi zannedildiği gibi bir teröriste yardım ederken suç üstü yakalanmış olması değil.
Atina’da nedense bir yenilgi havası var. Ellerinde Türkiye’ye karşı kullanabilecekleri bir koz varken bunu kaybetmiş olmayı içlerine sindiremiyorlar.
Yunan muhalefetinin ruh durumu öylesine bozuk ki, hükümetlerini bir teröristi koruyarak Yunan devletinin onurunu peş paralık etmekle suçlayacağı yerde, Apo’nun yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinin hesabını soruyorlar.
Bunun bir tek açıklaması var: Aşağılık kompleksi.
Klasik bir Yunan politikacısının beyni, Yunanistan’ın başına gelen ve gelebilecek her felakette bir Türk parmağı aramaya şartlanmış durumda. Onlar için komşu olmamız, aynı uluslararası ittifak içinde yer almamız, ekonomik ve sosyal çıkarlarımızın ortak olması hiçbir önem taşımıyor.
Gözü dönmüş bir milliyetçiliğin tutsağı olmuş durumdalar.
Bu durum Türkiye ile Yunanistan ilişkilerinin geleceği için çok ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu Ege kıta sahanlığından da, kime ait oldukları tartışmalı kayalıkların durumundan da önemli bir tehdit.
PKK’nın Türkiye’de masum insanları öldürmeye yönelik ‘canlı bomba’ eylemlerinde kullanılan adamlarının Yunanistan’da eğitildikleri bir sır değil. Yunanistan’daki kamplarda teröristler Yunan gizli servisi ve ordusu tarafından yetiştiriliyor, bomba yapmaktan tutun da silah kullanmaya kadar her konuda eğitiliyor.
Yunanistan bu tutumunda ısrar etmeye devam ettiği takdirde, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin çok yakında Türkiye-Suriye ilişkisine dönmesi kaçınılmaz görünüyor. Korkarım ki ne aynı ittifak
içinde olmamız, ne Avrupa Birliği ve ABD’nin bölgedeki çıkarları bu süreci engellemeye yetmeyecek.
Tarihte Ege’nin iki yakasında da büyük acılara yol açan Yunan milliyetçiliğinin bağladığı gözlerin açılması için dua etmekten başka çare de ne yazık ki görünmüyor.