RADİKAL

Gazeteciler Cemiyeti'nde çiftetelli

 Orta sınıf aydını olmanın en iyi tarafı insanı düşünmek zahmetinden kurtarmasıdır.

Başkaları tarafından söylenmiş ve toplumda kendine iyi kötü bir zemin bulmuş düşünceleri tekrarlar, böylece okumaktan da düşünmekten de kurtulursunuz. Buna bir tür papağanlık da dense önemli değildir.

Orta sınıf aydını kolaycıdır. Bir fikrin genel kabul görmesi onu kuşkulandırmaz. ‘Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok’ diye düşünür. Bulunduğu ortamın nabzına göre şerbet vermek de başka özelliğidir.

Adına Gazeteciler Cemiyeti denilen ve bir tür ’emekliler kulübü’ olarak faaliyet gösteren kuruluşun başında bulunan Nail Güreli’nin bir toplantıda yaptığı konuşmayı okuyunca bunları düşündüm.

Nail Bey’e göre ‘Bab-ı Âli’ artık çiftetelli olmuş. Gazetecilik mesleğinde büyük bir yozlaşma yaşanıyormuş. Eskiden gazeteci denilince akla muhabirler, yazarlar gelirmiş, şimdi patronlar geliyormuş. Okur tanımı promosyona düşkün müşteri olarak değiştirilmiş. Matbaalar plaza-medya center olmuşlar.

Nail Bey’in bu sözleri bana hiç yabancı gelmiyor. Tansu Çiller ve Necmettin Erbakan cenahından pompalanan propagandayla çakışıyor. Demek ki Refahyol’un kurmayları ‘gazetecilerin başı’nı bile gazetelere ve gazeteciliğe karşı etkilemeyi başarabilmişler.

Bu arada bazı şeyleri merak etmedim de değil. Örneğin eskiden muhabirlere ve yazarlara gazeteci denilirken şimdi patronlara gazeteci denmesi meselesini… Ya ben başka bir ülkede yaşıyorum ya da Nail Bey hayaller ülkesinde yaşıyor. Başını çok sevdiği ‘Bab-ı Âli’deki kulesinden dışarı çıkarsa aslında söylediğinin doğru olmadığını kendisi de görecek. Cemiyetine genç gazeteci üye kaydetse ve onlarla konuşsa toplumda kimlere gazeteci dendiğini öğrenebilir aslında.

Eskinin tozlu matbaalarının yerini modem, aydınlık ve bakımlı binalarının almasında ne gibi sakınca olduğunu da anlayamadım. Gazetecilerin medeni ortamlarda çalışmaya hakkı yok mu? Eleştirilen sadece yeni binalara verilen adlarsa bu böyle mi söylenmeli?

“Gazetecilik mesleği yozlaşmıştır” sözleri ise konuşmadaki marifetlerin üzerine dikilen bir tüy niteliği taşıyor ve üzerinde önemle durulması gerekiyor. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı’nın, gazeteciler aleyhine özellikle yürütülen bir propagandanın etkisinde kalıp, bütün mesleği yozlaşmakla suçlaması, bence esasen o cemiyetin kongresini de yakından ilgilendiriyor.

Bu süreçte (mesleğin yozlaşması sürecinde) hatırladığım kadarıyla Nail Bey hep cemiyet başkanıydı. Türkiye’nin en ciddi gazetelerinden birinde de köşe sahibiydi. Aynı patronun gazetelerinde çalıştığım için yakından biliyorum. Köşe yazarlarının ne yazdığına patron dahil kimse karışmıyor. Nail Bey köşesinde bu özgürlüğünü neden kullanmadı? Neden gazetecilikteki yozlaşmayı ve buna neden olanları açıklamadı?

Gazeteciler Cemiyeti’nin başkanı olarak ne yaptı? Gençlerin bu mesleğe kazandırılma çabalarına ne gibi katkısı oldu? Son iki yılda kaç tane genç gazeteciyi üye olarak aralarına aldılar? Bütün gazetecileri kucaklayacak ve meslek ilkelerinin yozlaşmasını önleyecek ne gibi girişimler yapıldı da haberimiz olmadı?

Gazeteciliği kişisel çıkarlarına alet edenler dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak. Bunların varlığına bakıp bütün meslek mensuplarını suçlayıcı tarzda konuşmak meslektaşları temsil ettiğini iddia eden Gazeteciler Cemiyeti Başkanı’na yakışmıyor. Onu gazetecilik aleyhtarı kesimlerin pompaladığı propagandanın zavallı bir sözcüsü durumuna düşürüyor.