RADİKAL

Her sakallı amcan değildir

Şeytana kurban edildiği iddia edilen genç kızın cesedinin bulunmasının ardından dikkatler bir kere daha ‘aykırı’ insanlar üzerine toplandı.

‘Aykırı’yı tırnak içinde yazmam sebepsiz değil. Bir kere neyin ‘aykırı’ olduğuna neyin ‘alışılmış’ olduğuna karar verme hakkını kendimde pek göremiyorum. İkincisi ‘aykırı’ olduğunu düşündüğümüz insanların büyük bölümünün aslında ‘aykırı’ filan olmadıklarını, bir modanın parçası olduklarını ve bu özellikleri nedeniyle de ‘aykırı’ sayılmamaları gerektiğini düşünüyorum. Ama konumuz zaten bu değil.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün ekipleri son cinayet üzerine ‘şeytancı’ olduğunu ileri sürdüğü birçok genci gözaltına aldı. Büyük bölümü sonradan salıverilen bu gençlerin ‘şeytancı’ filan değil, ‘metalci, hiphopçu, punkçu, teknocu olduğu biliniyor. Şeytancı olduğu ileri sürülen bir derginin mensuplarının da aslında şeytancılıkla uzaktan yakından ilgilerinin olmadığını İstanbul’da bilmeyen pek az insan var.
‘Şeytancı’ avıyla ilgili olarak gözaltına alınanların ortak özellikleri var: Çoğu dövme yaptırmış, saçlarını, sakallarını uzatıyorlar, siyah giysiler giyiyorlar, kravat takmıyorlar, takım elbiseyi sevmiyorlar, benim bir şeyler yiyip içsem rahatlıkla zehirleneceğim ortamlarda, barlarda yiyip, içiyorlar vs..
İstanbul Emniyeti’nin bu gruplar arasındaki farkı bilmiyor olması söz konusu olamaz.
Herkes biliyor ki Emniyet, uyuşturucu ile mücadele eden birimleriyle, genel asayişi kollayan birimleriyle bu tür mekânları sıkı bir denetim altında tutuyor. Bu onların işi ve bizlere hâkim olan genel kanı da Emniyet’in bu işini iyi yaptığı yolunda. Bir başka deyişle her sakallının şeytancı olmadığını en iyi bilebilecek durumda olan merci İstanbul Emniyeti..
Peki bu gerçeğe rağmen Emniyet neden ‘şeytancı’ görüntüsü altında metalcilerden hiphopçulara kadar çoğu aslında ‘düzenle barışık’ birçok genci toplamak ihtiyacını hissetti?
Bu yoksa adı konulmadan uygulanmaya sokulmuş bir ‘aykırı olanı cezalandırma’ hareketi mi?
Bir kısım basının desteğiyle yürütülen bu ‘cadı avı’nın amacı gerçekten ‘bir terör örgütü olduğu iddia edilen’ şeytancıları toplamak mı, yoksa sakal bırakıp, dövme yaptıran herkesi korkutmak ve iyice toplum dışına itmek mi?
Emniyet şeytancıların organize bir suç örgütü olduğu kanısında. Bu doğru olabilir, olmayabilir de… Emniyet’in istihbaratı doğrultusunda savcılığın yapacağı inceleme gerçeği ortaya çıkaracak. Peki bu operasyonun yapılması için mutlaka bir genç kızın kurban edilmesini beklemek mi gerekiyordu? Bu da yanıtı bulunamamış bir soru olarak ortada duruyor.
Yalnız İstanbul’da değil, dünyanın bütün büyük metropollerinde kendilerine toplumun dışında bir yaşam alanı tarif etmiş yüzlerce ‘aykırı grup’ bulunabilir. Bunlar aynı zamanda toplumsal yaşamın değişik renkleridir.
Bu onların kendi seçimidir ve yasalara saygılı davrandıkları sürece kimse onları yaşam tercihleri nedeniyle suçlayamaz.
‘Şeytancı’ avına çıkarken sırf sakal bırakıp, dövme yaptırıyor diye suçsuz insanları teşhir etmek, onlara ortada kanıtlanmış bir suç yokken suçlu muamelesi yapmak en başında insan haklarına ve demokrasiye aykırıdır.