Türkiye tehlikeli bir virajda. Toplumun büyük bir kesimini tümüyle karşısına almış bir hükümet ve bu hükümete günlük siyasi çıkarlar uğruna katlanmaya devam eden bir Meclis çoğunluğu ile arabayı devirmeden çok uzaklara gidemeyeceğiz.
Koalisyon şantajla esir alınmış bir Meclis çoğunluğuna dayanıyor. Şantajın yetmediği yerde de paranın gücü devreye giriyor.
Tansu Çiller’i izah etmekte zorlandığı mal varlığı ve çeşitli ihale soruşturmalarından kurtarmak; buna karşılık devlet kadrolarını RP’ye teslim etmek üzere kurulan hükümetin kitle desteği neredeyse kaybolmuş durumda.
Türkiye’de ilk defa işveren, işçi ve esnaf kuruluşları bir hükümetin istifa edip yerine yenisinin kurulmasında fikir birliği içindeler.
Türk – İş, DİSK ve kamu işçileri sendikaları, işveren sendikaları, TÜSİAD, Odalar Birliği, Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu’nu ilk kez aynı siyasi tezin etrafında birleşmiş olarak görüyoruz: Koalisyon hükümeti istifa etsin!
Bir konser bile hükümete karşı toplumsal muhalefetin ortaya konulması için vesile olabiliyor.
19 Mayıs günü Zülfü Livaneli’nin konserine akan yüz binlerce kişinin bir tek talebi var: Demokrasi işlesin, laik hukuk devleti hırsızlıkların örtülmesi için feda edilmesin.
Bir yandan sivil toplum kuruluşlarının diğer yandan tek tek bireylerin muhalefetlerini açıkça ortaya koyabilmelerine aslında sevinmemiz gerekiyor.
Ama önemli bir sorunumuz var.
Bu muhalefet rejimin temeli olan Meclis’te yansımasını bulamıyor, sesini duyuramıyor.
Sorun yalnızca çoğunluk partilerine mensup milletvekillerinin kendilerini liderlerine kayıtsız şartsız teslim etmiş olmalarında değil. Muhalefet partileri de yükselen toplumsal muhalefetin isteklerine cevap verme yeterliliğine sahip değiller.
Ne toplumsal muhalefetin canlılığını yansıtabiliyorlar ne de o muhalefeti kanalize edip etkinleştirebilecek politikalara sahipler.
Politikayı Ankara’da kapalı kapılar ardında yapmanın, Meclis’te söz sırası verilince konuşmanın yeterli olduğunu düşünüyorlar.
Arkalarında var olan müthiş toplumsal potansiyelin özlemlerine cevap veremiyorlar. Toplumsal muhalefete önderlik etme yeteneğine sahip değiller.
Böylesine bir iktidarın hüküm sürdüğü ülkede bu yüzden seçim tefini ağızlarına almaya bile korkuyorlar. Bu yüzden Meclis’te sonucu önceden belli oylamalarla vakit kaybediyorlar.
Türkiye’nin esas sorununun işte bu olduğunu düşünüyorum:
Muhalefet boşluğu. Tehlikeli bir virajda savrulmamızda hükümet kadar muhalefetin de sorumluluğu var.