Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

İpin ucunu kim çekecek?

 Bir polisiye roman heyecanıyla gazete manşetlerinde izlediğiniz olaylar dizisi Türkiye’yi sarsmaya devam ediyor.

Susurluk kazasının ardından, Alaattin Çakıcı’nın yakalanmasıyla birlikte gözler önüne serilen gerçekler tüyler ürpertici.
Cinayetler işleniyor, hatta bu cinayetlerde bizatihi bazı polisler kullanılıyor, cinayet işleyenler şu veya bu şekilde zamanında devletin istihbarat örgütünün bordrosunda yer alıyor, milyarlarca dolar tutarındaki kara servetler meşrulaştırılıyor… Ve bunlar herkesin gözü önünde, devletin güvenlik örgütlerinin bilgisi dahilinde, siyasetçilerin koruma kalkanları altında gerçekleştiriliyor.
Nesim Malki cinayetinin çözülmesi için iki buçuk yıl beklememiz gerekiyor muydu? Bir cinayeti çözmek için ‘parayı ya da kadını takip et’ kuralını çocukların bile bildiği bir ülkede kimsenin aklına Malki’nin alacaklı olduğu işadamlarını araştırmak gelmedi mi?
Bütün bunlar Türkiye’nin, İtalya’dakini aratmayacak bir mafya- siyasetçi-iş adamı organizasyonu tarafından ele geçirildiğinin kanıtları.
İtalya’da dürüst savcıların ve dürüst emniyet görevlilerinin başlattığı ‘temiz eller’ hareketi, sonunda eski başbakanları bile hapse gönderecek gelişmelerin yaşanmasına yol açtı. Mafya ile uzak yakın selamı olan işadamları ve siyasetçiler topluma bunun hesabını vermek zorunda kaldılar.
Bizdeki eksiklik nedir? Ortalığa saçılan ipuçlarını tutup, Türkiye’nin başına bu çorapları kimlerin ördüğünü bulmakta elimizi tutan nedir? Bizdeki mafyanın daha akıllı olması mı, yoksa Türkiye’de gerçekten temiz kimsenin kalmamış olması mı? Sanıyorum doğru cevap her ikisi de değil.
Sorun Türkiye’de bu gizli ilişkiler ağını ortaya çıkarmak ve toplumu temizlemek isteyen bir siyasi otoritenin bulunmuyor olmasında.
Susurluk Kazası kirlenmenin ilk ipuçlarını gözlerimizin önüne serdiğinde iktidarın ilk tepkisi bunu küçümsemek ve yok saymaktı. İktidarın bir ortağının eli zaten bu işlerle kirlenmişti. Öteki ortağın derdi ise temizlik filan değil, kendi çağdışı düşüncelerinin gelecekteki mutlak iktidarının yolunu açacak gelişmeleri sağlamaktı. Onun için ortağının kirine elini bulaştırmakta tereddüt etmedi. Temizlik isteklerini ‘gulu gulu dansı’ diye alaya alma cüretini bile gösterdi.
Son olaylar küçücük bir siyasi kararlılık gösterisinin bile ‘eli temiz’ güvenlik güçlerinin neler yapabileceğini gösteriyor. Demek ki eksik olan şey toplumun temizlenmesi konusunda kararlılık gösterecek, kıvırtmayacak, ona buna dokunmayın demeyecek bir siyasi otoritenin varlığı.
Bu sivil siyaset için önümüze çıkan belki de son şans. Türkiye bu fırsatı kullanma cesaretini ve kararlılığını göstermeyenleri hiçbir zaman affetmeyecek.