Vali Bey istifa etmeli
Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün, karakollarda işkence aletleri bulmasının ardından İstanbul Valisi’nden aldığı yanıtı gazetelerde okumuş olmalısınız.
Hatırlayamayanlar için bir kez daha tekrarlayalım: “Birileri karakolda bir sopa bulmuş. Fazla büyütmeye gerek yok.”
Sadece bu açıklamanın bile Türkiye’de işkencenin ‘sistematik’ hale geldiğini, en azından işkence yapanların devlet görevlileri ve amirleri tarafından korunmalarının ‘sistematik bir uygulama’ haline geldiğini gösterdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bundan bir yıl önce sendikacı Süleyman Yeter gözaltında bulunduğu sırada öldü. Emniyet Genel Müdürü bir yıl önce yaptığı açıklamada ölümün kalp krizinden meydana gelmiş olabileceğini açıklamış, ancak daha sonra verilen doktor raporları ölümün işkenceden kaynaklandığını ortaya koymuştu.
Süleyman Yeter’in ölümü ve sebeplerinin aydınlatılması şu açıdan çok önem taşıyor: Yeter, geçen yıl bu tarihte gözaltında bulunduğu sırada öldürülmemiş olsaydı, ölüm tarihinden bir ay sonra yapılacak bir ‘işkence davası’nın duruşmasında tanıklık yapacak, işkencecileri teşhis edecekti.
1997 yılında meydana gelen bir tutuklama sırasında gördüğü işkence nedeniyle kısmi felç geçiren, bir süre kollarını kullanamayan, işkence tedavi merkezinde uzun süre tedavi gören Yeter o duruşmada sekiz polis aleyhine tanıklık edecekti. Mahkeme gününden bir ay önce yeniden gözaltına alındı ve oradan da bir daha çıkamadı.
Süleyman Yeter’in ölümünün tesadüf olduğunu iddia edebilir misiniz?
1991 yılında işkence altında kafatası parçalanarak ölen Ali Rıza Ağdoğan olayını da hatırlayacağınızı sanmıyorum. Yedi yıl süren davada yargılanan altı polisten dördü beraat etti, ikisi hakkında verilen ceza da Yargıtay tarafından bozuldu. ‘Zaman aşımı’ iddiaları nedeniyle yargılamanın yeniden yapılıp yapılmayacağı bile bilinmiyor.
‘Sanıklara işkence ve kötü muamele yapıldığına ilişkin rapor verdiği’ iddiasıyla uzun süre tutuklu kalan Dr. Cumhur Akpınar’ı da unutmuş olabilirsiniz.
Böyle bir ülkede yaşıyoruz işte.
İşkenceyi araştırmak ve önlemek için kurulmuş bir TBMM Komisyonu’nun karakollarda bulduğu işkence izlerine “Fazla büyütmeye gerek yok” diyen mülki amirler, emniyet müdürleri olduğu sürece böyle olaylarla o kadar çok karşılaşacağız ki bir süre sonra kimin neden ve nerede öldüğünü bile hatırlayamayacağız.
Türkiye’de işkencenin sistematik bir uygulama haline gelmesinin en önemli nedeni işte budur: Yönetici konumundaki kamu görevlilerinin işkenceyi hafife almaları, güvenliği sağlama işinin bir parçası olarak görmeleri ve işkence yaptığı ayan beyan ortada olan öteki kamu görevlilerini koruma içgüdüsüyle hareket etmeleridir.
Pişkinsüt’ün ortaya koyduğu kanıtlarla kamuoyunun gözünün içine bakarak alay eden İstanbul Valisi istifa etmek zorundadır. İstifa etmiyorsa da görevden alınmalıdır. Çünkü işkencenin bir türlü önlenemiyor olmasının sorumlusu, işkence yapanları korumaya eğilimli olan kamu görevlileridir.