RADİKAL

iskence cenneti Turkiye

 Suleyman Yeter onceki gun gozlemaltinda bulundugu sirada oldu. Olum sebebi henuz bilinmiyor. Emniyet Genel Muduru’nun dun ihtimallerden birisi olarak saydigi gibi kalp krizinden de olmus olabilir, iskenceden de, henuz bilinmeyen bir baska tibbi nedenden de…

Elbette savcilik ve emniyet bu konuda gerekli sorusturmayi yapacak, Adli Tip raporlarini dikkate alacak ve bir sonuca varacak. Gercek olum nedenini daha sonra ogrenecegiz.
Sendikaci Yeter, 1997 yilinda da gozlemaltina alindigi sirada bir sure Gebze Cezaevi’nde kalmis, kismi felc gecirdigi icin bir sure kollarini kullanamamis, uzun sure iskence Tedavi Merkezi’nde tedavi gormustu. Yeter, kendisine bu donemde iskence yaptigini iddia ettigi 8 polis hakkinda dava acmisti.
Suleyman Yeter onceki gun olmemis olsaydi 8 Nisan 1999 tarihinde 7. Agir Ceza Mahkemesi’nde gorulecek bu davada taniklik yapacak, iskence yapanlari teshis edecekti.
Olum olayinin bu taniklikla ilgili olup olmadigini da henuz bilmiyoruz.
Ali Riza Agdogan 1991 yilinda kepenk kapama eylemine katildigi gerekcesiyle gozlemaltina alinmis ve sorgusu sirasinda kaldirildigi hastanede kafatasi parcalanmasinin yol actigi beyin kanamasi neticesinde olmustu.
7 yil suren iskence davasinda yargilanan 6 polisten dordu beraat etmis, ikisi 5 yil 6 ay hapisle cezalandirilmisti. Dava Yargitay’da bozuldu. Ancak yeni yargilamanin yapilip yapilamayacagi da tartismali. Uzerinden 8 yil gectigi icin davanin zamanasimina ugradigi savunuluyor.
Adli tip hekimi Dr. Cumhur Akpinar’in oykusunu de hatirliyor olmalisiniz. Akpinar bir orgutun belgelerinde ismi gectigi icin tutuklandi, simdi tutuksuz olarak yargilaniyor.
Akpinar’in tutuklanmasina yol acan sucunun ‘saniklara iskence ve kotu muamele yapildigina iliskin raporlar vermesi’ oldugu savunuluyor.
Turkiye bir yandan tum dunyada demokratik bir hukuk devleti oldugunu, ulkede sistematik bir iskence eylemi olmadigini anlatmaya calisirken diger yandan da ‘hayat suruyor’… insanlar gozlemaltinda oluyor, iskence yaptigi sabit gorevliler yasalarin bosluklarindan yararlaniyor, hekimler kendilerine kontrol icin getirilen saniklara ‘iskence gormustur’ raporu verdigi icin tutuklaniyor.
Hukuk sistemimiz bilinen agirliginin yani sira iskenceyi cezalandirmaktan da acikca kaciniyor. Metin Goktepe olayinda oldugu gibi herkesin gozu onunde cereyan eden olaylarin failleri dogru durust yargilanamiyor, suclular ‘gorev yerleri degistirilerek’ emniyet sistemimizin icinde bildiklerini okumaya devam ediyorlar.
iskenceyi bir hak ve gorevin bir parcasi olarak kabul edenler, onlerinde siddetle cezalandirilmis ornekler gormedikleri icin eylemlerine buyuk bir futursuzlukla devam ediyorlar.
Biliyorlar ki once kendi amirleri, sonra da hukuk sistemi onlarin bu yasadisi davranislarini cezalandirmayacak, insanlik sucu islemis olmalarini gormezden gelecek, yaptiklari yanlarina kâr kalacak.
Boyle bir ulkede cumhurbaskanindan baslayarak herhangi bir devlet yetkilisinin, hukumet uyesinin ‘hukuk devletinden’, ‘ozgurlukten’, ‘demokrasiden’, ‘insan haklarindan’ soz etmeye haklari olabilir mi?