İşkenceci her yerde işkenceci
Ankara’da elindeki copu gazetecilerin kafalarına acımasızca vuran polislerden birisi ifadesinde “Amirim dağıtın deyince saldırdık. Abilerimin vurduğunu görünce ben de dayanamadım gazetecilere vurdum” demişti.
Önceki gece Amerikan NBC televizyonunda gösterilen bir programda, işkence olaylarında “amirlerin rolü”nü sorgulayan ilginç bir araştırma yayımlandı.
Araştırma şöyle yapılmıştı: Deneklerin ellerine bir alet verilmiş ve karşılarındaki kişilere çeşitli sorular yöneltmeleri istenmişti. Denekler aldıkları cevabı beğenmedikleri zaman bu alet aracılığıyla soru yönelttikleri kişiye elektrik verdiklerini zannediyorlardı.
Soru sorulan kişiler de canları gerçekten yanmadığı halde canhıraş çığlıklar atıyor ve deneklerin ellerindeki aleti kullanmamalarını istiyorlardı. Hatta içlerinde bazıları “ben kalp hastasıyım, beni öldüreceksiniz” gibi mazeretler ileri sürerek kendilerine daha fazla “elektrik verilmemesini” istiyorlardı.
Mizansen içinde bir de “amir” rolü oynayan araştırmacı vardı. 0 da deneklere karşılarındakine acı verdiklerini zannettikleri zaman onaylayıcı sözler söylüyor, verdikleri acıyı daha da arttırmalarının yararlı olacağını belirtiyor ve denekleri karşılarındaki “kurban” rolünü oynayan kişilere karşı kışkırtıyorlardı.
Araştırmanın başındaki varsayım, deneklerden ancak binde birinin en son noktaya kadar gidebileceği şeklindeydi. Ancak sonuç çok çarpıcıydı. Her üç denekten iki tanesi işkenceyi son noktasına kadar götürmekte bir sakınca görmemişti. Geri kalanlar da sonuna kadar (yani sorguya çektikleri kişinin ölümüne kadar) gitmemekle birlikte, belirli bir dozda işkence yapmaya çekinmemişlerdi.
Araştırma gösteriyor ki işkence yaptığı için amirleri tarafından desteklenen, yaptığı iş onaylanan kişilerin nerede duracaklarına karar vermeleri çok zor.
Bu yüzden Afyon’da Metin Göktepe’yi döverek öldüren polislerin yanında, o dönemde o polislerin amiri durumunda bulunan kişilerin de yer alması gerekiyor.
Araştırma aynı zamanda Türkiye gibi ülkelerde işkence olaylarının neden bir türlü önlenemeyeceğinin de ipuçlarını veriyor.
İşkence yapanlar açıkça ve hızla cezalandırılmadıkları, tersine amirleri tarafından korundukları sürece, işkence olaylarının önüne geçmek mümkün değil.
Bugünkü Radikal’in birinci sayfasında yer alan işkenceci jandarmalar örneği de bunun sıcak bir kanıtı olarak önümüzde duruyor.
Kendilerine işkence yapan polislerin yargılandıkları duruşmaya tanık olarak getirilen tutukluların, cezaevine dönüşleri sırasında cezaevi arabası içinde bu tanıklıkları yüzünden bir işkenceye daha tabi tutulmalarında bu yüzden yadırganacak bir şey yok.
Çünkü Türkiye’de yönetici ve amir durumundaki kişilerin işkence karşıtı tutum ve davranışları sadece dışarıya karşı durumu kurtarmak amacını taşıyor, işkenceciler amirleri tarafından korunacaklarını bildikleri için yaptıklarından vazgeçemiyorlar. Amir durumundakilerin bu tavrı nedeniyle işkence giderek ‘arızi’ vukuatlar olmaktan çıkıyor ve sistematikleşiyor.
Bu nedenle hükümet gerçekten işkenceye karşı tavrında samimi ise, işkence karşıtı sözleri Avrupa’ya karşı hoş görünmek için değil de gerçekten inandığı için söylüyorsa yapılacak iş çok açık: İşkence olaylarına şu veya bu şekilde karışmış tüm kamu görevlilerinin vakit geçirilmeden görevlerinden uzaklaştırılmaları gerekiyor.
İşkenceyi önlemenin yolu, işkencecilerin tavırlarının onaylanmayacağını, amirleri tarafından korunmayacaklarını, hatta şiddetle cezalandırılacaklarını bilmelerinden geçiyor.