Mitterrand beni affetsin!
Chirac’ı destekleyen bir yazı yazacağımı daha önce rüyamda görsem, bunu hayra yormazdım. Dünyanın işine bakın. Ama sonunda devlet büyüklerinin korunması için halka eziyet etmeyi marifet sayan zihniyetler karşısında onunla aynı şeyleri düşünüyor olmam, bu yazıyı yazmamı da zorunlu kıldı. Mitterrand beni affetsin!
Şaka bir yana, Chirac’ın dün Kudüs’te diplomatik bir skandala dönüşen gezisinde meydana gelen olaylardan bizim “büyüklerimiz”in de çıkarmaları gereken dersler var.
İlk dersi Başbakan Erbakan almış olmalı. Libya’da Kaddafi’nin eleştirilerinin karşısında sessiz kalarak, Türkiye’de gensorulara bile muhatap olan Başbakanımız, umarım yabancı bir ülkede konuk durumunda olan devlet adamlarının hangi durumlarda nasıl davranması gerektiğini bir kenara not etmiştir.
İkinci ve önemli dersi ise “korunmak” uğruna etraflarına silahlı adamlardan oluşan bir koruma polisi ordusu yığan tüm “Türk büyükleri” almalı.
Yıllardır bizler kendi ülkemizde, kendi devlet adamlarına suikast tertip etmeye hazır insanlar muamelesi görüyoruz. (Süleyman Demirel’i hariç tuttuğumu, onun çevredeki insanları rahatsız eden koruma uygulamalarından hoşlanmadığını burada belirtmek de boynumun borcu.)
Yollarımız onlar rahatça geçip, gitsinler diye saatlerce kesiliyor.
Bir konsere, bir maça bir devlet büyüğümüz geliyorsa, çektiğimiz işkenceler alacağımız zevki bir anda yok ediyor.
İtilip kakılıyor, potansiyel suçlu muamelesi görüyoruz. Korunma işini abartıp bir tür saltanat gösterisi haline dönüştüren, ziyaret ettiği yerlerde çalışanları bile koruma polisleriyle terörize eden Tansu Hanım bakalım Chirac’dan bir şeyler öğrenebilecek mi?
Şimdi birçok yorumcu Chirac’ın hareketinin ardında bit yenikleri arayacak. Fransa’nın Araplara yönelik politikaları için dünkü olayların kullanılmak istendiği yorumları yapılacak.
Bunlar doğru olabilir. Diplomaside hangi hareketin ardında neyin yattığını öğrenmek için bazen yılların geçmesini beklemek gerekiyor.
Ama bütün bunlar terör bahanesiyle, masum insanların itilip kakılmasını, hakarete uğramalarını mazur gösteremez.
Devlet adamlığının da başka bir çok şeyin yanı sıra biraz “görgü” ve “halka saygı” istediğini gösteren bir olay olarak akıllarımızda kalacak, dün Kudüs’te olanlar.