RADİKAL

Modern zaman çelişkisi

Amerikalı gazeteci ve yazar (evet yazar, çünkü 1994’te yayımlanmış ve köşe yazılarından oluşmayan bir de kitabı var: ‘Schoolgirls.’ Peggy Orenstein’ın son kitabı Flux (Akım) değişmekte olan dünyada iş, aşk ve günlük yaşamda kadının durumunu ele alıyor.

Orenstein 20-45 yaş arasında 200 kadın ve onların aileleriyle yaptığı yüz yüze konuşmalarla çağdaş kadının yaşadığı en büyük ikilemi açıklamaya çalışıyor.
Orenstein günümüz kadınının özellikle 20’li 30’lu yaşlarda iki zor seçenek arasında bocalamak durumunda olduğunu tespit etmiş: İyi bir kariyer yapmak ya da iyi bir aile kurmak.. Özellikle çocuk yapmak için çok beklemek zorunda kalmanın yarattığı korkunun da bu ikilemi daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdiğini yazıyor.
Aslında bunu görebilmek için uzun uzun araştırmalar yapmamıza da gerek yok. Çevremize biraz alıcı gözle baktığımızda bu ikilemin birçok kadın için hayatı ne kadar zorlaştırdığını kolayca görebilmek mümkün.
İyi bir eğitim gördükten sonra bir bankada çalışmaya başlayan bir genç kadın tanıyorum. Mesleğinde ilerlemeye başladığı günlerde bir seçim yapmak zorunda kaldı: Evlenmek, işinden ayrılıp İstanbul dışında bir kente yerleşmek ya da evlilikten vazgeçip işinde ilerlemeye devam etmek..
Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi bir yandan çevrenin etkisiyle öte yandan kız çocuklarını yetiştirirken hepimizin yapmakta olduğu hataların bir sonucu olarak evliliği, işinden ayrılıp bir başka kente yerleşmeyi seçti. İlk yıllarda her şey istendiği gibiydi.. Yazın uzun tatiller, iki çocuk, akşam eve gelmesi heyecanla beklenen bir koca, yüksek bir yaşam standardı..
Yine hepimizin başına gelebilecek nedenlerle bir gün evliliğini bitirmek ve çocuklarıyla birlikte İstanbul’a geri dönmek zorunda kaldı. Artık eski işine dönemiyor, çünkü aradan geçen yıllar onunla birlikte yola çıkanların çok daha ileri noktalara kadar gelmesini sağladı. Öte yandan çalışmak ve iki çocuğunu tek başına büyütmek zorunda. Evlilik süresince edinilen malların eşit paylaşılması gibi bir olanak da ülkemizin yasal düzeni içinde yok. Önünde tek bir seçenek kalıyor: 10 yıl öncesine dönmek. Hatta 10 yıl önce bıraktığı yere de değil, ondan da dört yıl öncesine, işe ilk başladığı, yeni mezun olduğu güne dönmek..
Erkekler hayatlarının hiçbir döneminde böyle bir seçim yapmak zorunda kalmıyorlar. Bizler için hayatın sunabileceği her şey sanki düz bir çizginin üzerinde yer alıyor. Yapacağımız tek şey o çizgi üzerinde yürümek ve zamanı gelince çizginin üzerine yerleştirilmiş şeyleri toplamak: Okul, mezuniyet, işe girmek, askerlik, terfi, evlenmek, terfi, çocuklar, terfi… Böylece sürüp gidiyor. Eğer kendi başımıza bir sorun açmıyorsak (alkole bağlanmak, yapılan işten sıkılmak vs.) hiçbir şey bunu durduramıyor. Özel hayatımızda yapmak istediklerimize işimiz, işimizde yapmak istediklerimize özel hayatımız engel olamıyor.
Oysa kadınlar, örneğimizdeki gibi kent değiştirmek zorunda kalmasalar da hep seçim yapmak zorundalar: Evlilik ya da işe girmek.. Çocuk ya da kariyere devam etmek..
Bu aslında modern yaşamın ve kadının toplumda artan rolünün bir sonucu da aynı zamanda. Değişen dünyada kadın bir yandan erkeklerle eşit ya da eşite yakın koşullarla toplumsal hayata katılmayı başarırken bir yandan da geçmiş geleneklerin kendisine dayattığı ‘iyi anne, mükemmel eş, başarılı hizmetçi’ rolünü oynamak zorunda kalıyor.
Çözümü hiç de kolay olmayan bir modern zaman çelişkisi işte..