Parayı veren düdüğü çalar
Artık duymayan kalmadı ama bugün Fenerbahçe ile Galatasaray arasında bir lig maçı oynanacak. Maçın sonucu sadece iki kulübün geleneksel rekabeti açısından önem taşıyor.
Yoksa ne kazanan şampiyon olacak ne de kaybeden için dünyanın sonu gelecek. Ama ‘Siyaset Meydanı’nın bile bu haftaki konusunu bu maça ayırdığını ve günlerdir gazetelerin birinci sayfalarından konunun düşmediğini dikkate alarak bugün futbol yazmaya karar verdim.
Yazımın konusu bugünkü maçla ilgili değil. Zaten maç oynanmadan bu konuda objektif bir yorum yapabilmem, ben de taraftarlardan biri olduğuma göre mümkün değil. Onun için o kazanır, bu kaybeder şeklindeki geleneksel futbol geyiğiyle bu pazar gününüzü meşgul etmeyeceğim. Bu fırsattan istifade ederek Türkiye’de ilgiyi en çok çeken bu sporun ve kulüplerin dünyadaki konumlarıyla ilgili olarak yazmak istiyorum.
İngiltere Premier Ligi’nde oynayan kulüplerden dört tanesi her yıl 5 milyon sterlinin üzerinde faaliyet kârı elde ediyor. 19 kulüpten sadece altı tanesi zarar ediyor ki bunların zararları da yıllık ortalama 500 bin sterlin dolayında. Ligin en büyüğü Manchester United’ın yıllık faaliyet kârı 17 milyon sterline ulaşıyor. Biz de ise ‘faaliyet kârı’ elde edebilen hiçbir kulüp yok.
United, her yıl 31 milyon doların üzerinde seyirci hasılatı sağlıyor. Kulübün markasını taşıyan ürünlerin satışlarından elde edilen gelir de bu civarda. United’ın yayın hakları ve sponsor gelirleriyle birlikte yıllık geliri toplam 80 milyon doların üzerinde..
Öteki büyük Avrupa kulüplerinde de durum farklı değil. AC Milan ve Bayern Münih’in yıllık geliri 60 milyon doların üzerinde. Buna karşılık bugün Türkiye’yi sarsacak bir maç oynayacak Fenerbahçe’nin yıllık geliri 20 milyon doları, Galatasaray’ın 30 milyon doları zor buluyor.
Bu tabloya bakınca Türk kulüplerinin Avrupa’da bu dev rakiplerle boy ölçüşmeleri biraz hayalcilik gibi geliyor. Onun için ayda yılda bir Fenerbahçe Manchester United’i yenince, Galatasaray bir beraberlik koparınca Türkiye’de yer yerinden oynuyor.
İki büyük kulübümüzün yıllık seyirci hasılatı 2 milyon 700 bin dolar civarında. Televizyon yayın hakları konusunda geçtiğimiz dönemde ortaya çıkan tartışmalar olmasa kulüplerimiz cami avlusunda el açacak durumda olacaklardı. Bu tartışma ortamı yayın hakları gelirlerini yıllık 3 milyon dolardan 11-12 milyon dolar düzeyine çıkardı.
Gelirleriyle Avrupa’da esamesi bile okunmayacak kulüplerimiz oyuncu ihtiyaçlarını diğer dev kulüplerle aynı pazar ortamından, benzer giderlerle karşılayabiliyorlar.
Bu durumda kulüplerin açıklarının kapatılması ancak ‘bol paralı yönetimler’in işbaşına getirilmesi ile mümkün olabiliyor. ‘Parayı verenin düdüğü çalma hakkı’, profesyonel futbol yönetiminin amatör ve bilgisiz ellere geçmesine, hastalıklı mali yapının kronikleşmesine yol açıyor. Sadece paraları olduğu için işbaşına gelen yönetimler kulüplerin geleceğini düşünmek yerine, günü kurtarmayı tercih ediyorlar.
Aziz Yıldırım (FB) ve Faruk Süren (GS) gibi kulübün geleceğine de yatırım yapmayı düşünen yönetimler ise sadece acil başarı isteyen kulüp taraftarları ile kulüp kongre hesapları arasında sıkışıp kalıyorlar.