İzin verirseniz, Başsavcı Vural Savaş’a bir-iki soru sorarak bugünkü yazıma başlamak istiyorum:
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda ne düşünüyorsunuz? ‘Atatürk’ün çizdiği yolda muasır medeniyetler seviyesine ulaşabilmek’ hedefi, aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasından, çağdaş Batı demokrasilerinden biri haline gelmesinden geçmiyor mu? Kopenhag Kriterleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkler, örneğin İngilizlerden daha az akıllı insanlar mı ki, daha düşük bir demokrasi standardı ile yönetilsinler?
Başsavcı’nın ‘bir vatandaş olarak’ değil, Türkiye Cumhuriyeti adalet sisteminin üst organlarından biri olarak bu konuda neler düşündüğünü gerçekten merak ediyorum. Yoğun çalışmalarından fırsat bulup, bu konudaki düşüncelerini de açıklarsa, önceki gün yaptığı konuşmanın daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.
Şimdi Başsavcı’nın konuşmasına geri dönebiliriz.
Başsavcı’nın ‘bir vatandaş olarak’ talepleri arasında hatırlayacaksınız, İngiltere’den ‘Terörle Mücadele Yasası’nı, Almanya’dan ‘Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nu ve ‘polis mevzuatı’nı, Yunanistan’dan ‘basın yasası’nı, aynen alıp mevzuatımıza aktarmak da vardı.
Ben hukukçu değilim. Ancak, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde az da olsa hukuk okudum. Hukukun temel kavramlarından, kurallarından, anayasa hukukundan, genel olarak Türk ceza mevzuatından, medeni hukuktan vs. haberim var.
Hocalarımız bizi aldatmadılarsa ‘hukuk’ esas olarak bir sistem sorunu. Onu oradan, bunu buradan alarak bir ülke için ‘hukuk çerçevesi çizmek’ fikri pek doğru bir fikir değil.
Evet, İngiltere’den terörle mücadele yasasını almak ve uygulamak bir fikir olabilir. Ama bu tek başına neyi ifade eder? Hukuk sistemi bir bütündür. İngiliz terörle mücadele yasasını alacaksak, yargılama usullerini, ifade hakkının sınırlarını, ceza yasasını vs.yi de almalıyız. Böyle yapmalıyız ki sistemimiz ‘eklektik’ olmasın, kendi içinde tutarlı bir bütün olsun..
Başsavcı’nın hiç hoşuna gitmeyecek ama böyle yapacak olursak bugün cezaevlerinde tuttuğumuz birçok insanı da salıvermemiz gerekecek. Zorla alınmış ifadelere dayanarak, eksik soruşturmayla kimseyi mahkûm edemiyor olmamız gerekecek. İfade özgürlüğünün sınırlarını İngiltere’deki kadar genişletecek olursak, bugün suç saydığımız birçok ‘fiil’ de suç olmaktan çıkacak.
Ben kişisel olarak hukuk sistemimizin Kıta Avrupası ya da İngiliz hukuk sistemlerinden biriyle değiştirilmesine karşı değilim. Böylece hep karşımıza çıkan ‘Kopenhag Kriterleri’nin bir bölümünü de ülkemiz açısından sorun olmaktan çıkarmış oluruz diye düşünüyorum.
Dün Başsavcı’nın konuşması ile ilgili olarak bazı gazetelerde okuduğum yazıların da bir ‘gazeteci’ olarak beni cidden utandırdığını söylemeliyim. Başsavcı’dan aldıkları işaretle yerlerinden fırlayan bazıları işi RTÜK benzeri bir sansür kurumunun, gazeteler içinde oluşturulması isteğine kadar vardırmışlar.
Türkiye’nin 76 yıldır yaşadığı cumhuriyet deneyiminin, 50 yıllık çok partili demokrasi deneyiminin demek ki hiçbir yararı olmamış.
Bütün bu görüşlerin altında yatan bir tek şey var: Aşağılık kompleksi..
Bu düşünceye göre ‘burası Türkiye’ ve Türkler öyle İngilizlerin, Almanların, hatta Yunanlıların layık oldukları demokrasi standardına layık insanlar değiller.
Ne yapalım, bu da onların görüşü… Ben Türklerin de dünyanın bütün medeni insanları gibi en yüksek demokrasi standartlarına layık olduklarına, bunu yaşamaya hakları olduğuna inanıyorum. Ve çok şükür biliyorum ki benim gibi düşünenlerin sayısı, ‘aşağılık kompleksiyle’ kıvrananların sayısından misliyle fazla…
