Mathieu Kassovitz’in filmi La Haine’in (Cine 5’te Protesto -Nefret adıyla oynuyor) başlangıcında anlatılan ilginç bir öykü var.
Bir gökdelenin 50. katından düşmekte olan adam, her katın önünden geçerken “şimdilik her şey yolunda” diyormuş: “Otuzuncu kata geldim ve hâlâ yaşıyorum, şimdilik her şey yolunda…”
Biz Türklerin uyuşturucuya ilişkin düşüncelerini çok iyi anlatıyor bu öykü: Aşağıya doğru hızla düşmeye devam ediyoruz ama hâlâ kaçınılmaz sona ulaşmadığımız için her şeyin yolunda olduğunu düşünüyoruz.
Zaman zaman kolunda bir enjektör ile ölü bulunan gençlerin fotoğraflarına bakıp halimize şükrediyoruz: Neyse ki benim çocuğum uyuşturucudan hâlâ uzak, şimdilik her şey yolunda!
Radikal’in bugünkü manşetini okuduktan sonra da “şimdilik” her şeyin yolunda olduğunu düşüneceklerimizin sayısının hiç de az olmayacağından eminim.
Aslında araştırma çok çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor: Altı yıl önce gençler arasında binde 7 olan esrar kullanma oranı yüzde 4,2’ye ulaşmış bulunuyor. Şu anda eroin ve kokain kullandığını söyleyen gençlerin oranının binde 8 olduğunu düşünecek olursanız, “her şey yolunda” diye kendimizi avutabilmek için önümüzde daha en az altı sene var.
Gençlerin neden uyuşturucu kullandıklarını araştıran sorulara verilen yanıtlar ise aslında hiçbir şeyin yolunda olmadığını çok çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.
Gençlerin yüzde 11’i uyuşturucunun insanı sorunlarından uzaklaştırdığını, yüzde 23’ü toplumdan farklılaştırdığını, yüzde 9’u da bir kez denemenin bir zararı olmadığını düşünüyor. Her beş öğrenciden biri uyuşturucunun sağlığa zararlı olmadığı kanısında.
Uyuşturucu mafyasının propaganda kanalları demek ki biz ana babalardan da, devletten de daha iyi çalışıyor. 0 yaşlardaki bir genç için toplumdan farklı olmanın ve bir türlü aşılamayan sorunlardan uzaklaşmanın ne derece önem taşıdığını anlamak için gençlik yıllarınızı hatırlayın bir kere. Benim hatıralarım, tüylerimi diken diken etmeye yetiyor. Ya sizinki?
Türkiye geleceğin en önemli uyuşturucu pazarlarından birisi olmaya aday.
Avrupa ve Amerika’da uyuşturucuya karşı yürütülen toplumsal mücadele etkisini artırdıkça, Türk toprakları artık bir ‘ara pazar’ olmaktan çıkacak.
Devletin taa içine kadar sızdığı Susurluk olayı ile bir kez daha açığa çıkan uyuşturucu mafyasının bu gerçeği anladığı ve geleceğin pazarını yaratmak için kollarını sıvadığı bir gerçek. Beyoğlu’nun karanlık sokaklarında ve barlarında eroinin damping fiyatıyla, esrardan bile daha ucuza temin edilebildiği ne polis için ne de biz gazeteciler için bir sır değil.
Türkiye, çarpık kentleşmenin ve dengesiz gelir dağılımının yanı sıra giderek büyüyen ekonomisi ile de geleceğin ideal bir uyuşturucu pazarı olmaya aday.
Uyuşturucu ile mücadelede biz ana babalar son derece donanımsızız.
Birçok ana baba çocuğunun uyuşturucu kullandığını anlayabilecek bilgiden yoksun.
Polisimiz bile uyuşturucu ile mücadeleyi, gençlerin devam ettikleri barlara arada sırada yapılan baskınlarda kollardaki iğne izlerini aramaktan ibaret sanıyor.
Radikal’in kararlı tutumu bir yana bırakılacak olursa, uyuşturucu medyanın gündemine ancak bir kurban ortaya çıktığı zaman girebiliyor. Yazılı ve görsel basın da şu anda uyuşturucu kullananların sayısının azlığına bakıp “şimdilik her şey yolunda” havasında.
Evet belki de her şey yolunda. Ama tıpkı La Haine filminde anlatılan öyküdeki kadar…