Doğru dürüst kullanamayan insanın, doğru, mantıklı, kapsamlı düşündüğüne inanıyorsanız bu inancınızdan hemen vazgeçin. Ne kadar konuşuyor, ne kadar yazıyor, nasıl anlatıyorsa o kadardır o insan, daha fazla değil. Düşünmeyi de biçimlendiren dildir çünkü. Hiç kimse dil olmadan düşünemez.
“Türkler anadillerini pek sevmez. Düşünmeyi de sevmez zaten. Siz bakmayın derin düşünceleri varmış da bunları bir türlü anlatamıyormuş gibi iki sözün arasına İngilizce sözcükler sıkıştıranlara. Bunlar genellikle ” – mış gibi yapanlar”dır. Düşünüyormuş gibi yaparlar. Yoksa gerçekten düşünüyor olsalar anadilleriyle düşündükleri bir gerçeği, niye yabancı sözcüklerle anlatmaya kalksınlar? Anlattıkları sözcüklerle düşünüyor olduklarını varsaymak daha çelişkili, ürkütücü sonuçlara götürür bizi. Anadilimiz düşünmeye yetmiyor mu, o duruma mı getirdik Türkçeyi?”
Bu alıntıyı Feyza Hepçilingirler’in yeni yayımlanan kitabı Türkçe “Off’tan yaptım. (Remzi Kitabevi)
Kitap, Hepçilingirler’in daha önce Siyah Beyaz gazetesinde yazdığı dil yazılarından oluşuyor.
Hatırlayacaksınız, eski köşe yazılarının kitaplaştırılmasına ne kadar sinirlendiğimi daha önce bu sütunda yazmıştım. “Gazetelerde yazdıkları yazıları sonradan okunmaya değer kaç kişi var” diye sormuştum.
Hepçilingirler, bu genel değerlendirmenin dışında tuttuğum birkaç yazardan biri oldu. Bu nedenle şimdi sizlere bu kitabı öneriyor olmamda benim açımdan bir çelişki yok.
Türkiye’de Türkçe eğitiminin yetersiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Bırakın ilkokulu bitirmiş birisini, üniversite öğrencileri dahi kendi dillerinde dertlerini anlatabilecek bir dilekçe ya da mektup yazma yeteneğinden çoğu zaman yoksun.
Bir gazeteci olarak okuyucularımdan haftada 30’a yakın mektup, faks vs alıyorum. Bunların içinde Türkçeyi doğru kullanan, imla kurallarından haberdar olan, noktalama işaretlerini yerinde kullanan bir mektup ya çıkıyor, ya çıkmıyor.
Feyza Hepçilingirler’in kitabı bu açıdan çok önemli bir boşluğu dolduruyor.
Hepçilingirler, Türkçenin de kendine özgü kuralları ve özel bir yapısının bulunduğu konusu üzerinde önemle duruyor.
Tek tek ağaçlarla uğraşmak yerine, bir bütün olarak dilimizin yapısını, nasıl yazmamız ve konuşmamız gerektiğini açıklıyor.
Günlük konuşmalarda ve yazılarda en çok tekrarlanan hataları düzeltiyor.
Dil bilgisi kitaplarını okumak ortalama bir okuyucu için sıkıcı bir eylem. Hepçilingirler bu tuzağa düşmüyor. Türkçenin kurallarını, günlük yaşamdan aldığı örneklerle esprili bir dille anlatmaya çalışıyor.
Bu üslup, kitabın bir roman gibi zevkle ve hızla okunmasını sağlıyor.
Radikal okuyucularının Türkçenin doğru kullanımı konusunda ne kadar titiz olduklarını, gazetemizdeki bazı hatalara gösterdikleri tepkiden ve Hakkı Bey’in köşesine olan ilgilerinden biliyorum.
Bu kitap da eminim çok ilgi görecek. Dilerim Radikal okuyucularının gösterecekleri bu ilgiyi Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkçe öğretmenleri de gösterir. Talim Terbiye Kurulu’nun bu çalışmayı yardımcı ders kitabı olarak tavsiye edeceğini ümit ediyorum.
Bu tür çalışmalar arttıkça, Türkçenin kafası gözü yarılmış bir dil olmaktan kurtulacağına inanıyorum.