RADİKAL

Sırça anahtar kırıldı bir kere..

 Dashiel Hammet’ın ‘Sırça Anahtar’ romanını okudunuz mu bilmiyorum. Birçok eleştirmenin, çağdaşı Hemingway ayarında bir yazar olarak kabul ettiği Hammet hayatını polisiye romanlar yazarak kazanırdı. Hemingway kadar ünlü olmamasını ise aynı eleştirmenler McCarthy soruşturmalarının etkisine bağlıyor.

Hammet’ın ‘Sırça Anahtar’ını hatırlamama yol açan şey son seçimler oldu.
Sırça bir anahtar kullanarak açtığınız bir kapıyı bir daha kapatamazsınız.
Anahtar işini görür ve kırılır. Artık o kapının arkasında karşılaşacağınız gerçeklerle yaşamak zorundasınızdır. Hepsi hayatınızın bir parçası olur.
O gerçekleri beğenseniz de beğenmeseniz de bu değişmez.
Son seçimlerden sonra ortaya çıkan tabloyu da işte buna benzetiyorum.
Seçim gecesi sandıklar kapanıp oylar sayıldıktan sonra anahtar kırıldı. Daha önce öngöremediğimiz bir tabloyla karşılaştık. Ve artık bu gerçeklerle birlikte, yeni bir seçime kadar yaşamak zorundayız.
Neden söz ettiğimi tahmin etmiş olmalısınız.
Ortada bir parlamento aritmetiği ve bu aritmetikten bir hükümet çıkarma zorunluluğu var.
İlk akla gelen şey seçimlerin en büyük iki partisinin yanlarına bir de ‘ufaklık’ alıp hükümeti kurmaları.
Bu formülün birçok kişinin içine sinmediğini söylememe gerek var mı bilmiyorum.
Gerek DSP kanadında ve gerekse MHP kanadında bu iki partinin bir araya geleceğini rüyasında görse hayra yormayacak çok insan olduğuna eminim.
Ama her şeye rağmen bu gerçeğe alışmak zorunda olduğumuzu, bu gerçekle birlikte yaşamaya mecbur olduğumuzu düşünüyorum.
Bir kere DSP’nin koalisyon kurabileceği
ANAP-DYP ikilisi ile MHP arasında öyle çok uzun boylu ideolojik bir fark olmadığının da farkındayım.
Bizdeki ‘merkez sağ partiler’ hiçbir zaman Batılı anlamıyla ‘merkez sağ’ değillerdi. Demokrat olmayı hiçbir zaman becerememişlerdi.
MHP ile bu iki küçük partiyi ideolojik bakımdan farklı olarak algılıyor olmamızın temel nedeni bu iki partinin davranışlarına hâkim olan ‘pragmatizm’di. MHP’nin de iktidar sorumluluğunu yüklendikten sonra benzer bir dönüşüm geçireceğine ve daha pragmatik bir parti olacağına eminim, çünkü pragmatizm artık neredeyse ulusal özelliğimiz haline geldi.
Çok yakın bir gelecekte MHP sözcülerinin de ağzından çağ atlama öykülerini, dışa açılma hesaplarını duyacağımıza kuşkum yok.
MHP böyle de DSP farklı mı derseniz, bu soruya yanıtım da ‘hayır, farklı değiller’ olacak.
Öte yandan seçimlerin en büyük iki partisinden herhangi birinin hükümet dışında kalmasına yol açacak suni çözümlerin, toplumsal vicdanı derinden etkileyeceğini, siyasi ortamı lüzumundan fazla gereceğini de düşünüyorum.
Şimdi yapılması gereken şey geçmişi hiç unutmadan geleceğe bakmayı başarabilmektir.