Çocuklarla bir gün
Dün hayatımın en ilginç deneylerinden birini yaşadım. Bugün sizlerle bunu paylaşmak istiyorum.
ÇEKÜL çatısı altında faaliyet gösteren ve başkanlığını Aysel Ekşi’nin yaptığı Bizim Ülke Derneği, her yaz İstanbul varoşlarındaki çocukların yararlanması için ücretsiz yaz okulları açıyormuş. Bu okullarda normal müfredatın dışında, resim, müzik, tiyatro, spor gibi aktivitelerin yanı sıra İngilizce dersleri de veriliyor. Ayrıca ders eksikliği tespit edilen öğrenciler için, matematik, Türkçe gibi normal müfredat programını tamamlayıcı dersler de yaz okullarının programı içinde yer alıyor. Müze gezileri gibi okul dışı faaliyetlerle eğitim destekleniyor.
5 yıldır sürdürülen bu çalışma çerçevesinde bu yaz da İstanbul’un dört ayrı varoşunda Algida’nın sponsorluğuyla 4 yaz okulu açılmış. 370 çocuk bu yaz okullarında eğitim görüyor. Derneğin halkla ilişkilerini yürüten eski Radikal’ci Begüm Güven’in daveti üzerine gazetecilik mesleğini tanıtıcı bir konuşma yapmak üzere bu okullardan birine gittim..
Okul Büyükdere tepelerinde bir yerlerde.. İstanbul’un çelişkili toplumsal yaşamından bir demet sunan bir bölgede. Bir yanda her biri iki milyon doların üzerinde fiyatla satılan lüks villalar, diğer yanda mutfağında bir tencerenin kaynayıp kaynamadığını bile tahmin etmekte zorlanacağınız yoksul gecekondular..
Gittiğim okulda en büyüğü kızımla yaşıt 150 çocuk vardı. Büyük bir salonda toplandık. Türk halkının nabzını tutmak için yapılan araştırmalar ne söylerlerse söylesinler gördüm ki gazetecilik hâlâ toplumumuz için saygı duyulan, prestijli bir meslek. Çoğu hayatında evine belki bir tek gazete bile alamamış ailelerin çocuklarının, gazeteci olmak için bu kadar istekli olmalarını başka nasıl açıklayabilirim, bilmiyorum.
Ama beni en çok etkileyen şey bu değildi. Çocukların her şeyi öğrenmek için duydukları inanılmaz istek karşısında sarsıldığımı belirtmeliyim. Onlarla gazetelerin promosyonlarından tutun da Paşagalaşamdan eklerine kadar her konuda konuştuk.
En çok muhabirlerin nasıl yaşadıklarını, haberleri nasıl aldıklarını merak ediyorlardı. Ölüm ve acılarla dolu kötü haberlerin gazetelerde nasıl olup da bu kadar çok sayıda yer alabildiğine şaşırıyorlardı. İyi bir şeylerin neden haber olarak gazetelere giremediğini anlamakta zorlanıyorlardı. Ve en çok muhabirlerin can güvenliğinden endişeliydiler. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Metin Göktepe cinayetleri onların da masum ruhlarında derin yaralar açmıştı.
Onlarla aynı yaşlarda bir kız çocuk babası olmanın avantajlarını kullandım. Cevaplanması son derece zor sorular karşısında bocaladım, onları güldürerek kaçamak yanıtlar vermeye çabaladım.
Bir gazeteci ve gazete yöneticisi olarak bu deneyimden çok şey öğrendiğimi itiraf etmeliyim.
Bir okul binası yaptırıp içine çocukları ve öğretmenleri koyduğumuzda eğitim işini hallettiğimizi düşünerek rahatlıyoruz. Dün eğitimin sadece bundan ibaret olmadığını da öğrendim. Kendilerine fırsat tanındığında her çocuğun zekâsının ve yeteneğinin aynı gelişme potansiyeline sahip olduğunu da gördüm.
Şimdi Bizim Ülke Derneği’nin bu çabalarının tüm ülkeyi kavrayacak şekilde genişletildiğini hayal ediyorum. İnanıyorum ki bu sadece ‘para’ ile açıklanabilecek bir sorun değil. Madem ki devlet olanaklarıyla bu sorun halledilemiyor o halde görev bizlere ve sivil toplum kuruluşlarına düşüyor. Bu ülkenin yoksul çocuklarının yaz tatillerini değerlendirebilecekleri tek seçeneğin tarikat kursları olmamasını sağlamak bizim elimizde.