Bizde evlilikten şikâyet etmek genellikle erkeklere tanınan bir ayrıcalık. Hatta evli bir erkek arkadaşları arasında genel olarak evlilik kurumundan şikâyet ediyorsa bu o ortamda ‘gülünecek bir şey olarak’ algılanıyor. Evli kadınlara düşen ise genellikle evlilik kurumunu savunmak oluyor. Maço kültürümüzün kadınlarla erkekler arasında bu konuda öngördüğü iş bölümü bu.
Geçen gün Pazartesi dergisinde yayımlanmış bir ‘okuyucu mektubu’ okudum. Elvin imzalı mektup bir kadın gözünden ‘evlilik’ üzerine düşünceler içeriyordu. İlk kez bir kadının ağzından duyduğum ‘evlilik eleştirisi’ni içeren o mektuptan seçtiğim bir bölümü sunuyorum.
“Kocam bir yere gitmek istediğimde ya yorgun, ya yoğun olurdu. Benimle vakit geçirmek için gezmeye gereksinimi yoktu; aynı evde yaşadığımızdan kanepeye yatıp tv seyrederken de yanımdaydı. Hem önüne hazır gelecek yemekleri üzerinde eşofmanı, elinde borsa dergisi ile atıştırmak varken, kim isterdi soğuk havada sinema öncesi yenen hamburgeri? Bu gezme işi hatır için yapılınca olmuyor zaten, yanınızda baston yutmuş gibi oturan biri ile sinemanın, konserin ya da sahilin ruhuna vakıf olamıyorsunuz. Bu nedenle evliliğim boyunca kocamla dışarda vakit geçirmeyi ben de arzulamaz olmuştum. Pazar günleri ise yıllardır garip bir burjuva geleneği baskısıyla birlikte tüketilirdi.”
Yıllardır kendim için bir oyun geliştirdim. Gittiğim bir lokantada, sinemada, herhangi kalabalık bir ortamda hangi çiftin evli, hangi çiftin ‘âşık’ olduğunu bulmaya çalışarak ‘oyalanıyorum’.
Bu hafta sonu siz de bu oyunu oynayabilirsiniz. Gittiğiniz lokantalarda masalara bir göz atın. (Hile yapmış olmamak için çocuksuz masaları seçin elbette..) Eğer bir masada kadın çatalıyla tabağını karıştırıp, arada bir-iki söz söylüyor ve erkek de gözleriyle kadına bakmak yerine etrafı takip ediyorsa bilin ki o çift evlidir.
Klasik bir evli erkek duruşu tarif edeyim isterseniz: Arkanıza yaslanacaksınız, gözlerinizi eşinizin omuzlarının üzerindeki bir noktaya dikeceksiniz, arada bir sanki boynunuz tutulmuş gibi sağa sola dönüp etrafı tarassut edeceksiniz, bir yandan da şu önündeki yemeği yese de gitsek gibisinden bir bakışla eşinizin tabağını gözleyeceksiniz.
Şaşıracaksınız belki ama bu oyunu dünyanın hemen hemen her yerinde oynadım. Arjantin’de, Brezilya’da, İspanya’da, İtalya’da, Rusya’da, Amerika’da ve dünyanın en neşeli insanlarının yaşadığı Yunanistan’da… Sonuç hiç değişmiyor. Orta sınıf insanlar dünyanın her yerinde aynı orta sınıf davranışı sanki bir okulda kendilerine bu öğretilmiş gibi tekrarlıyorlar.
Geçen gün bir arkadaşım aşk şarkılarının hep birbirine kavuşamayan sevgilileri anlattığını söyledi. Yeminli bir evlilik düşmanı değilim ama ben de ona ‘evlilik aşkı öldürüyor güzelim’ şarkısını hatırlattım.
Hepimizin hayatının en önemli şeyi olması gereken bu konuyu neden bu kadar az tartışıyoruz dersiniz?
İğneyi kendime
‘İğneyi basına’ başlıklı yazımda Türk basınının MHP’deki gelişmeyi öngöremediğini düşündüğümü yazmıştım. Ancak 23 Mart tarihli Milliyet’te Metin Toker’in ‘Teknesini yürüten iki parti’ başlıklı yazısı dikkatimden kaçmış. Toker, İzmir izlenimlerini anlattığı yazısının sonunda şöyle diyor: “Her halde yeni MHP’yi dikkatle izleyiniz: Seçim sonuçları sizi şaşırtmasın.” Şaşıranların sayısı bu kadar çok olduğuna göre Metin Toker’in yazısına dikkat etmeyen demek ki sadece ben değilim. Özür diliyorum.