Siyasette seviye sorunu
Başkalarını ne kadar rahatsız ediyor ‘bilemiyorum, ama ben Türkiye’de siyasete hâkim olan genel üslubun düzeyinden çok şikâyetçiyim.
İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura’nın son konuşmaları tüylerimin bir kez daha diken diken olmasına yol açtı. Bu tür konuşmalara fazlasıyla alışkın olan biz Türkler için bile bu kadarının artık fazla olduğunu düşünüyorum.
Her şeyden önce konu, genç kuşakların eğitimiyle ilgili. Televizyon haberlerinde bu konuşmaları dinleyen, gazetelerde okuyan çocukların eğitiminin ciddi bir darbeyle karşı karşıya olduğu kanısındayım.
Kendi adıma konuşmalıyım ki, bu tür politikacıların konuşmaları çocuğuma vermeye çalıştığım terbiye üzerinde bir atom bombası etkisi yaratıyor. Kullanmamasını öğütlediğim sözcüklerin, koca koca insanlar tarafından televizyonda milyonlarca kişinin önünde söylenebiliyor olması, benim vermeye çalıştığım eğitimin bir iskambil kulesi gibi yıkılmasına yol açıyor.
Bu beyler kendi çocuklarını nasıl eğitiyorlar bilemiyorum ama eminim ki onlar da babalarını örnek alıp, tertemiz ağızlarına bu kötü sözleri ‘persenk’ ediyorlardır.
Konunun çocuk eğitiminden bağımsız olan kısmı ise bütünüyle köylülük ile ilgili.
Evet, kravat takıp, ceket giyiyorlar; çatal bıçağı doğru kullanıyorlar; yıllarca okul sıralarında dirsek çürütüyorlar, ama ruhlarının derinliğindeki köylülüğü bastırmaya bunların hiçbiri yetmiyor.
Koyun güderken kullandıkları üslubu aynıyla bugünkü hayatlarına da taşıyorlar.
Dikkatimi çeken şu ki, bu üslup genellikle siyaset hayatlarının merkezine ‘muhafazakârlık’ ve İslam’ı koyanlar tarafından benimseniyor.
Hafızanızı şöyle bir yoklarsanız, Melih Gökçek’in, Ayvaz Gökdemir’in, Tayyip Erdoğan’ın, Şevki Yılmaz’ın, Burhan Özfatura’nın buraya aktarmama terbiyemin izin vermeyeceği sözlerini siz de kolaylıkla hatırlayabilirsiniz.
Bu sözleri ilk duyduğumda tepkim genellikle “her halde öfkeyle söylenmiş sözler bunlar, aslında böyle söylemek istememiştir” şeklinde oluyor.
Ancak daha sonra aynı insanların aynı sözleri bir kez daha üzerine basa basa tekrar etmeleri ve yaptıkları bir marifetmiş gibi büyüklenmeleri bende tek bir istek uyandırıyor: Ağızlarına biber sürmek!
Sonra, vaktiyle rahmetli İlhami Soysal’ın yazdığı bir anekdotu hatırlıyorum. Bunların seviyelerinin “alçak” bile olamayacağını, alçaklığın da belli bir yüksekliği ifade ettiğini, durumun ancak “çukur” kavramıyla açıklanabileceğini düşünüyorum.
Bütün bu çukur ağızlıları cezalandırmak için Urfa’nın bütün biberlerinin bile yetmeyeceğini görüp, lanet ediyorum.