RADİKAL

Size anne diyebilir miyim teyze?

 İsmet Berkan kendisine yollanan bir ‘e-posta’yı bana da göndermiş. Ona gönderen de Yavuz Baydar. Türk filmlerinde çok sık rastlanan sözlerden oluşan bir derleme bu. Çalışmayı ilk kimin yaptığını bilemiyorum ve emeğine haksızlık etmek istemiyorum. Kim yaptıysa eline sağlık diyerek bu kasvetli günlerde biraz tebessüm etmenizi sağlar umuduyla aşağıda aktarıyorum.

– Güzel olduğunuz kadar küstahsınız da.
– Anneciğim, ben bu amcayı çok sevdim. Ona baba diyebilir miyim?
– Senin annen bir melekti yavrum.
– Annen sen doğarken öldü yavrum.
– Hayır yavrum ağlamıyorum. Gözüme toz kaçtı.
– Benim de senin yaşlarında bir oğlum vardı evladım.
– Bu resimdeki amca kim anne?
– Seni sevmiyorum, seninle oyun oynadım, bunu anlamadın mı hâlâ? (Aktör veya aktris amansız bir hastalığa-genellikle ince hastalığa-tutulduğu zaman sevgilisine söylediği ilk cümle.)
– N’olur gerçeği söyleyin doktor, yaşayacak mıyım?
– 0 kızla evlenirsen, seni mirasımdan mahrum, evlatlıktan reddederim.
– Nayır Necla, n’olamaz.
– Hayır siz kovmuyorsunuz, ben vazifemden istifa ediyorum.
– Tanrım, bu resim… Bu resim.
– Aman Tanrım, göremiyorum… Göremiyorum…
– Görüyorum… Görüyorum …
– Bu ses … Bu ses … Olamaz! Git! Git buradan!
– Bana yıllar önce çılgıncasına sevdiğim bir kadını hatırlattınız.
– Ben kör bir gencim, hayatımı keman çalarak kazanırım. Reca ederim, duygularımla oynamayın.
– Hayır! Durun! Kemal suçsuzdur! Aradığınız suçlu benim!
– Durun, siz evlenemezsiniz. Siz kardeşsiniz!
– Vücuduma sahip olabilirsin ama ruhuma asla.
– Üstlendiğin vazife çok mühim Kemal, bu görevi layıkıyla yapacağından eminim.
– Sen arkadaşımın aşkısın.
– Sizi ebediyete kadar bekleyeceğim.
– Metanetinizi muhafaza ediniz. Tanrıdan ümit kesilmez.
– Tanrım ne kadar bedbahtım.
– Tanrım ne kadar mesudum.
– İşte bana yazmış olduğun aşk dolu mektuplar. Meğer hepsi yalanmış. Al bunları!
– Hayır Tamer… Olaylar sandığın gibi değil.
– Fakirsin sen! Fakir! Fakir!
– Beni paranla satın alabileceğini mi sandın?
– Sen kaç yiğidim, ben onları oyalarım.
– Yavrum, İstanbul sana neler etmiş?
– Bizim gibi insanlar şerefleri için yaşar, namusları için ölürler, ama sen bunu
anlayamazsın.
– Ben sırtımda taş taşır, yine seni okuturum yavrum.
– Söyleyemedim anne, babamın simitçi olduğunu yine söyleyemedim.
– Son nefesimde her şeyi itiraf etmek istiyorum. Katil benim.
– Yaa Justinyanus, işte buna Osmanlı tokadı derler.