RADİKAL

Su yolunu bulur

 Farkında mısınız bilemiyorum, ama son günlerde bize bir haller oluyor. İçimizden bir şeyler kontrol edilemeyecek biçimde taşıyor, bir volkanın lavları gibi hızla yayılıyor.

Gazeteciliğe başladığım yıllarda seçimlerden sonra en klasik yorum şu olurdu: Türk halkı her zaman olduğu gibi bu seçimde de tepkisini gösterdi!

Uzun yıllar bu masalla avunduk. Demokratik tepkilerin seçimde gösterilebileceği söylendi hep. Bu yüzden oyumuza sıkı sıkı sarıldık. Tek tek bireyler olarak hiçbir şey olmadığımızı, ama seçime sıra geldi mi hep birlikte hareket edip gücümüzü gösterebileceğimizi düşündük.

Siyaseti evlerimizden dışarıda tutmaya özen gösterdik. Birisi bir kalabalıkta politik tepkisini göstermeye kalkıştığında onu susturduk. “Şimdi bunun sırası mı” sözünü bıkmadan, usanmadan tekrarladık.
Son günlerde bir şeyler değişti derken işte bunu kastediyorum.

İlk örneğini Ankara’daki Başbakanlık Kupası’nda yaşadık. Yıllardır futbol maçlarına giderim. Önemli siyasetçilerin maçlara gelişinde ve gidişinde siyasi bir tepki gösterildiğini hiç görmemiştim. Taa ki Erbakan’ın Başbakanlık Kupası maçı için 19 Mayıs Stadı’na gelişine kadar…

0 gün olanlar gazetelerde nedense hak ettiği kadar yer bulamadı. Futbol seyircisinin bir maç öncesindeki politik gösterisi yeterince anlaşılamadı.

O gün Erbakan’ı protesto edenlerin benzerleri geçen pazar günü yine Ankara’da ortaya çıktılar.

Bir konser salonunu miting alanına çevirdiler. İktidarı elinde tutan bir partiye karşı siyasi tepkilerini bir senfoni orkestrası eşliğinde seslendirdiler. Üstelik onların hiçbiri bir siyasi partinin militanı değil, sizin benim gibi sıradan insanlardı.

Havaya hâkim olan siyasi elektrik Cumhurbaşkanı’nı bile etkilemiş olmalı ki, dayanamadı o da sıkı bir siyasi nutuk attı. Sanıyorum, Demirel, siyasi haklar için yapılan referandumdan beri bu kadar heyecanlanmamıştı.

Aslına bakarsanız, ‘sürekli aydınlık için bir dakika karanlık’ eylemini de bunlardan ayırmamak gerek.

Evlerimizin rahatlığında, çoluk çocuğumuzla birlikte demokratik bir tepkiyi yansıtmanın heyecanını yaşadık. Tadı o kadar damağımızda kaldı ki şimdi yeniden aynı eyleme başlama düşüncesi bile hepimize heyecan veriyor.

Bütün bunları bir yeraltı suyunun dışarıya çıkmak için toprağı özlemle delişine benzetiyorum.

Batı’nın demokratik toplumlarında bu yeraltı sularının dışarıya çıkmasını sağlayacak birçok kaynak var. Sivil toplum kuruluşları, demokratik tepkilerin dışa vurulmasını kolaylaştırıcı platformlar bu suyun toprağın altından yeryüzüne çıkışını kolaylaştırıyor.

Bizim özürlü demokrasimizde müthiş bir potansiyel enerji ile yüklü bu yeraltı sularını dışarıya çıkartmayı sağlayacak mekanizmalar eksik.

Ama ne de olsa “su” bu… Durduğu yerde durmuyor. Maçta, konserde, daha olmadı evde bir delik bulup dışarı akıyor.

Bu yeraltı sularındaki enerjiyi kullanmayı öğrendiğimiz gün hiçbir şeyden korkmamız için bir sebep kalmayacak: Ne şeriatçılardan, ne darbelerden!