RADİKAL

Terör ve gazetecinin sorumluluğu

 Ne zaman bir terör olayıyla karşılaşsak Radikal’in yazıişlerinde hep aynı tartışmayı yaşıyoruz: Bu haberi nasıl verelim? Büyük mü gösterelim, yoksa gazetenin bir yerinde sırf ‘vermiş olmak için’ mi verelim?

Aslına bakarsanız gazete yayımlamak denen iş her gün böyle yüzlerce karar verilmesinden oluşuyor. Gazetenin manşeti, birinci sayfaya hangi haberin ne kadar gireceği, iç sayfalarda haberlerin ne kadar uzunlukta yazılacağı, hangi haberlerin kullanılmayıp çöpe atılacağı gibi kararlar veriyoruz. Birçok haber için tartışıyoruz, ama hiçbir haber üzerindeki tartışmamız terör haberlerinde olduğu kadar uzamıyor, verdiğimiz karar hangi yönde olursa olsun hiçbir zaman içimize sinmiyor.
Bunun bir tek nedeni var: Haberi büyüterek verdiğimizde acaba teröristlerin amaçlarına hizmet mi ediyoruz? Acaba onların yaratmak istedikleri korkuyu büyütmeye mi yol açıyoruz?
Öte yandan haberin küçük görülmesi ya da hiç verilmemesi de hem bir gazeteci olarak hem de bir insan olarak vicdanımızı rahatsız ediyor.
Olaylarda ölen, yaralanan, sakat kalan insanları ve yakınlarının acılarını küçümsediğimiz duygusuna kapılıyoruz. Gazeteci olarak halkı her şeyden haberdar etme sorumluluğumuzu ihmal ettiğimizi düşünüyoruz.
Bazen son bombalamalarda olduğu gibi gelişmeler bize karar verme hakkı da tanımıyor. İçimizde az önce sözünü ettiğim endişeyi taşıyarak haberi birinci sayfanın manşetinden veriyoruz. Olay hiç olmamış gibi davranamıyoruz. İçimizde teröristlere karşı büyüyen nefreti dizginleyemiyor belki de bu nefretin etkisiyle olayı olduğundan da büyük gösteriyoruz.
Terör karşısında dünyanın her yerindeki gazeteciler aynı ikircikli duyguyu yaşıyorlar.
Dünya üzerindeki her hükümet ve devlet yetkilisi terör karşısında gazetecilerin yeterince hassas olmadığını düşünüyor. Bu bizde de böyle. Onların inanışı terör haberlerinin verilmesinin, teröristlerin işine yarayacağı, uyandırmak istedikleri tepkiyi gereksiz yere büyüteceği şeklinde.
Bu yüzden bizdeki Terörle Mücadele Yasası’na benzer yasalar özellikle İngiltere gibi teröristlerin kitlesel kıyımlar yaptıkları ülkelerde bu konuyu düzenliyor. Terör örgütlerinin bildirilerini, eylemlerini yayımlamak, hatta bir terör olayını hangi örgütün yaptığını yazmak bile bu yasalarla yasaklanıyor.
Öte yandan terör olaylarına ilişkin haberlerin verilmesinin yararlarının olduğu da biliniyor. Ortalık yerde bırakılan poşetlerin, kalabalık yerlerdeki çöp kutularının, terk edilmiş otomobillerin bir tuzak olabileceğine ilişkin olarak kamuoyu bilgi sahibi oluyor, bunun yarattığı bilinç birçok kez insanların canının yanmasını önlüyor. Kamu görevlilerinin teröre karşı hassasiyetleri artıyor, bir anlık gafletin yol açabileceği acıların basın tarafından güvenlik sistemine yönelik ağır eleştirilere malzeme olabileceği endişesi onları her zaman tetikte tutmaya yarıyor.
Bir gazete yöneticisi olarak sorumluluğumun ne kadar ağır olduğunun farkındayım. Gereksiz tekrarların, halkı dehşete düşürüp paniğe sevk edecek yayınların kime hizmet edeceğini biliyorum. Son olaylarda bu refleksi gösterdiğimize, gereksiz tekrarlardan kaçındığımıza, halkı dehşete düşürücü nitelikte yayın yapmadığımıza inanıyorum. Bir hata yapıyorsak da dilerim tanrı hepimizi affeder!