Radikal’in isim babalarından ve çıkışındaki reklam kampanyasının yaratıcısı Serdar Erener’den bir mektup aldım.
Hatırlayacaksınız, dün İbrahim Sadri’nin şiir kasetlerinin kapış kapış satıldığı haberleri üzerine ‘Türkler şair millettir’ başlıklı bir yazı yazmış ve şiir kitabı okunmayan bir ülkede şiir kasetlerinin nasıl olup da bu kadar çok satabildiğini sormuştum..
Serdar’ın bu konuda ilginç görüşler içeren mektubunun yalnızca ikimizin arasında kalmasına gönlüm razı olmadı, sizlerle de paylaşmak istedim. Hep birlikte okuyalım:
“Dünya global bir köy olacak” demesi dışında bizim memlekette okur yazar kısmının nedense ilgisini pek çekmeyen medya kâhini, şaşkın profesör MacLuhan’ın ‘Understanding Media’ diye bir kitabında okumuştum. Orada MacLuhan ‘dünyada okuma yazmaya geçmiş toplumlar/geçmemiş toplumlar’ diye bir ayrım yapıyor.
‘Okuma’nın ‘hâkim iletişim mod’u olduğu toplumlarda iletişim ‘göz’de odaklanıyor. Hakikaten iletişimle ilgili Literatürde neye baksan, ‘görsel kültür’ diye bir şeyden bahsediyor. MacLuhan gibi söylersek, görsel referansların, sözel referansların yerini aldığı yeni bir dünya bu.
‘Okuma’nın ve göz’ün hâkim olmadığı toplumlarda ise iletişimin ‘hâkim mod’u ‘dokunsal/işitsel’.
Türkiye, ‘okuma/göz’e henüz geçmemiş, bir ‘dokunma/işitme’ kültürü. (Bizde hep ‘şifahi kültür’ olduğumuz saptaması yapılır da nedeni, niçini tartışılmaz.) Dolayısıyla ne İbrahim Sadri’nin çok satması, ne benim doğrudan ilgili olduğum reklam alanında söz’ün her zaman görüntü’ye galip gelmesi (çoğu TV reklamının görüntü destekli radyo tiyatrosu olması), ne Avrupa gençliğini avucuna alan ve sadece ‘görsel’ hikâyelere dayanan -mesela- Levi’s reklamlarının bize bir şey demeyişi bizi şaşırtmamalı.
Başarılı bir reklamı överken ‘çok ses getirdi’ denmesi bile bundan. Benzer bir ‘ses’ övgüsünü dünyadaki meslektaşlarımdan hiç duymadım.
Kısacası ‘Türkler kulaklarıyla yaşarlar” ve bana sorarsan, ‘okuma’ya başlamadan televizyona yakalanmış olduğumuz için bu durum hiç değişmeyecek gibi gözüküyor. Ne dersin?”
Serdar’ın mektubu burada bitiyor. Benim çok da fazla ekleyecek bir sözüm yok. Siz ne elersiniz?