Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Siber çağın sınırında

Amerika’nın en büyük internet servis sağlayıcısı olan Amerika On Line’nın (AOL), dünyanın en büyük medya kuruluşu Time-Warner’ı satın alması öyle görünüyor ki basit bir şirket evliliğinden çok daha ötede anlamları olan bir olay olarak tarihe geçecek.

Dün internetten okuduğum Amerikan gazetelerinden birinde bu birleşme, ‘Siber çağın sınır taşı’ olarak nitelendiriliyordu. Nitekim AOL’nin ve yeni şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Steve Case de birleşme ile ilgili olarak yaptığı açıklamada bunun medya tarihinde gerçek bir dönüm noktası ve yeni bir çağın başlangıcı olduğunu vurguluyor.
Böylece internetin geleceğin dünyasında gazetelerin ve televizyonların yerini alacağına ilişkin olarak yürütülen kehanetin tutup tutmayacağına ilişkin olarak sürdürülen tartışmalar da yeni bir boyut kazanacak.
Dünkü Amerikan gazetelerinin birçoğunun haberlerinde yer alan ‘internet yüzyılı’ ibaresi bir bakıma bu tartışmanın gelecekte alabileceği boyuta da işaret ediyor.
İnsanların evlerine gelen tek bir hattan; eğlence, alış veriş ve her tür habere ulaşma olanağına sahip olabilmeleri ve yeni şirketin büyüklüğü Amerika’da ‘tekelcilik’ tartışmalarını da yeniden canlandırmış bulunuyor.
Columbia Üniversitesi Hukuk Profesörü Henry Goldschmid, “Soru şu: Bu şirket ne kadar güçlü olacak? Bu büyüklüğün boyutları anti tekel tartışmalar için kilit önemde” derken, Washington’daki Medya Eğitim Merkezi yöneticisi Jeff Chester, “Demokrasimizin merkezi sinir sistemi kontrol altına mı giriyor” diye soruyordu.
Bu birleşme aslına bakarsanız, internette artık sadece servis sağlayıcılığının yetmeyeceğini, servis ile birlikte sunulan içeriğin de gelecekte çok önemli olacağını ortaya koyuyor. Bu bakımdan önümüzdeki günlerde internet şirketleri ile medya kuruluşları arasındaki evliliklerin giderek yaygınlaşacağını da göreceğiz.
Bu gazetecilik mesleğinin de sonu anlamına mı geliyor? Hayır, tam tersine gazetecilik faaliyetiyle yaratılan üretimin daha yaygın olarak tüketilmesini sağlayacak yeni bir durum ile karşı karşıyayız. Bu açıdan bakıldığında gerçek bir demokrasinin ayrılmaz parçası olan özgür basın faaliyeti daha da yaygınlaşacak ve bu yaygınlığa paralel olarak gücünü daha da arttıracak.
Ancak sınırında olduğumuz bu yeni çağda gazeteler ve televizyonlar kaçınılmaz olarak biçim ve içerik değiştirecekler. Medya düşünürleri, gelişme sürecinin daha çok başında olduğumuz, ancak basının bir bütün olarak bu gelişmeden etkileneceği konusunda hemfikirler.
Öyle görünüyor ki bugünün ‘genel merak’a seslenen gazeteleri ve televizyonları yerlerini daha uzmanlaşmış, hedef kitleleri daha belirginleşmiş olan torunlarına bırakmaya başlayacaklar.
Bu gelişmeler şu an için bize çok uzak gibi gelse de yakında Türkiye’de de etkisini hissettirecek.
Bu tarihsel dönemeçte, Türkiye’nin en büyük medya kuruluşu Doğan Yayın Grubu, internet servis sağlayıcılığı alanında çalışacak bir şirketin kuruluşunu tamamlamak üzere. Bir başka deyişle ABD’de iki şirketin evliliği ile başlayan gelişmeye benzer girişim, Türkiye’de işi bizzat gazete ve televizyon yayıncılığı olan bir yayın grubunun içinde gerçekleşiyor. Öyle görünüyor ki bu stratejik kararı zamanında vermiş olmak, ekonomik sonuçları bir yana, en azından Radikal gibi editoryal bağımsızlığını özenle koruması gereken gazetelerimiz için de rahat bir nefes almak anlamına geliyor.