Vardar Ovası, Vardar Ovası
ÜSKÜP – Makedony’nın başkenti Üsküp’ün kent merkezinde üzerinde durmuş bir meydan saati olan yıkık bir bina var. Burası 26 Haziran 1963 günü meydana gelen ve eski Üsküp’ün büyük bölümünün yıkılmasına yol açan depremde ölenlerin anısına onarılmadan bırakılmış. Yarı yıkık gar binasındaki saat tam depremin meydana geldiği anda durmuş: 5.17. Binlerce insan için zamanın durduğu ve bir daha hiç işlemediği bir an.
Üsküp’ün Türklerin ve Arnavutların oturduğu eski çarşısında dolaşırken de insan aynı duyguyu yaşıyor. Burada da sanki saat durmuş gibi. Esnaf lokantaları, kafalarındaki tığ işi takkelerle cumaya yetişmek için telaşlı adımlarla koşturan ak sakallı ihtiyarlar, mantolarının üzerine gelişigüzel bağlanmış eşarplarıyla kadınlar… Sokaklarda gülüşerek dolaşan kızlı erkekli spor giyimli gençler de olmasa burada da zamanın geçip gittiğini gösteren bir ipucu bulmak mümkün değil.
14. yüzyılda Kosova zaferinin Balkanların kapısını Türklere açmasının ardından Üsküp’e gelen öncüler buraya damgalarını vurmakta gecikmemişler. Camiler, köprüler, kervansaraylar…
Mustafa Paşa Camisi’nde kılınacak cuma namazına gitmek için bindiğimiz taksinin Arnavut şoförü yakalarımızdaki Türk bayraklı kimlik kartlarını görünce nereli olduğumuzu soruyor. İstanbullu olduğumuzu öğrenince “Buralar bırakılır mıydı be ya” diyor, “ne vardı bu güzel yerleri bırakacak?”
Konuşurken kelimelere yaptığı vurgular beni geçmişe, dedemin ve babaannemin sağ olduğu günlere götürüyor.
Bütün Müslüman Balkan ülkelerini yakan savaştan sonra bozguna uğrayan ordunun ardından Manastır’daki evlerini terk edip Salihli’ye göç eden ve orada yeni bir yaşam kurarak çocuklarını, torunlarını büyüten dedemin ve babaannemin memleketi burası.
Onları hatırlayınca Vardar Nehri daha bir hüzünlü akıyor gibi geliyor bana. Dedemin dilinden düşmeyen eski bir Rumeli havasını hatırlıyorum: Vardar Ovası, Vardar Ovasİ/Kazanamadım başlık parası…
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Makedonya ziyaretinde ilk uğradığı yer de bir Türk okulu. 8 yıllık temel eğitimin görüldüğü Tefeyyüz İlkokulu’nun girişinde Atatürk’ün sözleri yazılı bir tabela var: Sizlere bir tek öğüdüm var, çalışkan olun!
7. sınıf öğrencisi Ervin sarı kafası, mavi gözleriyle İstanbul’da nerede oturduğumu soruyor. Rumelihisarlı olduğumu söyleyince ‘Orada Çok konser veriliyor’ diyor. Tek isteği üniversite çağına gelince Türkiye gelmek. Göğüslerinde ‘sıracı’ (nöbetçi öğrenci) yazılı kız öğrenciler Nevin ile Nuriye’nin rüyası da aynı.
Vardar Nehri Üsküp’ü tam ortadan ikiye bölüyor. Modern Üsküp bildiğimiz eski Doğu bloku kentlerinden farklı değil. Şaşırtıcı olan nehrin kuzeyinde kalan eski Üsküp. Sokaklarda dolaşırken bütün konuşmaları anlayabiliyorsunuz. Hiçbir yüz sanki yabancı değil gibi. Herhangi bir Anadolu kentinin çarşısında ne görürseniz burada da sizi bekleyen görüntü aynı.
Yarın Makedonya izlenimleriyle devam edeceğiz.