Türker Alkan, Radikal’in 13 Ekim 1996’da yayımlanan ilk sayısındaki yazısında gazetemizin “müzmin Oblomovluğumuza son verecek, hepimizi rahatsız edecek bir arena” olacağını yazıyordu.
Murat Belge de şöyle yazmıştı ilk gün: “Galiba yeniliğin iyisi, içinde eskinin olumlu yanlarını barındıran bir şey olmalı. Yayına yeni başlamış bir gazetede, eskinin olumlu yanlarını barındıran bir tavırdan söz ederken, şöyle özellikler aklımdan geçiyor: Şu ya da bu grubun değil kendi vicdanının sözcüsü olmak; olaylar karşısında elbette tavır alır, yani taraf olurken, nesnelliğin çiğnenmemesine dikkat etmek; bir gazetede herhangi bir işlevi yerine getiren bir kişi olarak, okurla dürüst bir ilişki sürdürmekten daha önemli bir angajman olmadığını bilmek.”
Sanıyorum iki yazarımızın da öngörülerini boşa çıkarmadık.
Radikal bugün elinizde tuttuğunuz sayısıyla iki yılı tamamlıyor, üçüncü yılına giriyor.
Bir gazetenin yıldönümünün geçmişle hesaplaşmak ve kendisine hayat veren okuyucusunun karşısına bir bilançoyla çıkmak için fırsat olduğunu düşünürüm.
Bugün sizlerin karşısına böyle bir bilanço ile çıktık. Radikal’i rakiplerinden belirgin bir şekilde ayıran tavrını ve habercilik anlayışını sergileyen bu bilançoyu 12 ve 13. sayfalarımızda bulacaksınız.
İddialı konuşmaktan pek hoşlanmayan bir tabiatım var. Ama iş Radikal’e ve Radikal’in Türk basınında yaptıklarına gelince tevazunun gerçek zannedilmesinden endişe ediyorum. Onun için bundan sonra okuyacağınız satırlardaki kendini beğenmişlik duygusunu anlayışla karşılamanızı bekliyorum.
Radikal, ilk sayısında okuyucularına verdiği sözleri tutmak için her ferdiyle insanüstü bir çaba içinde oldu.
Hiçbir grubun çıkarının sözcülüğünü üstlenmedi. Tek angajmanının okuyucusuna verdiği sözler olduğunun bilinciyle hareket etti.
Türk basınında epeydir unutulmuş gibi görünen ‘eski değerlere’ sahip çıktı. Hiçbir siyasetçinin kendisini kullanmasına izin vermedi. Herkese eşit bir mesafeyi korudu. Olaylar karşısında açıkça ve cesaretle tavrını ortaya koyarken nesnellikten uzaklaşmamaya da özen gösterdi.
İki yıllık yayın hayatımız boyunca her kesimden siyasetçinin boy hedefi haline geldiğimiz dikkate alınırsa durduğumuz yerin ne kadar doğru olduğu da ortaya çıkıyor.
İki yıl boyunca demokrasi ve insan haklarının geliştirilmesi politikamızdan taviz vermedik. Demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerini savunduk. Siyasetteki ve iş hayatındaki kirlenmenin karşısında durduk. Türkiye’yi rahatlıkla at oynatabilecekleri bir çiftlik zanneden çıkar gruplarını bıkıp usanmadan 730 gündür rahatsız ediyoruz. İtiraf etmeliyim ki verdiğimiz bu rahatsızlık nedeniyle fazlasıyla mutluyuz.
Tiraj için Türk basınına musallat olan ‘ucuzcu’ ve ‘kolay’ yollara yönelmedik. Eklerimizle, yayın politikamızla zor olanı yapmaya gayret ettik.
Bugün iki yılını tamamlayan Radikal, kendisinden çok daha uzun süredir yayımlanan birçok gazeteden daha fazla ciddiye alınıyor ve gündemi etkileyebiliyorsa, bu ‘kolay yolları’ en başından itibaren reddetmiş olmamızdandır.
Bu başarı iki yıldır büyük bir özveriyle çalışan çok genç bir kadronun eseridir. Radikal çalışanlarına sizlerin huzurunda teşekkür ediyorum. İki yıldır zaman zaman hatalar yaptıksa bunun sorumlusu da elbette sadece benim. Ama her hatadan ders aldığımı da bilmenizi isterim.
Radikal, sizlerden aldığı güçle, demokratik ve laik Türkiye’nin özgür sesi olmaya ve sahtekâr siyasetçiyi, çıkarcı işadamını, çeteleri ve koruyucularını rahatsız etmeye devam edecek.