Zeki bir protesto yöntemi
Birkaç gündür burada İtalya’ya karşı gösterdiğimiz tepkinin ortaya konuluş biçimi ile ilgili eleştiriler yapıyorum. Okuyucularımdan bazıları bana gönderdikleri mektuplarda ‘Her şeyi eleştiriyorsun, bunu bırak da ne yapacağımızı söyle’ anlamına gelen ‘karşı eleştiri’ yaptılar.
Hemen söyleyeyim: Bayrak yakmayalım, İtalyan elçilik ve konsolosluk binalarına ‘fiziki saldırı’ anlamına çekilebilecek eylemlerden kaçınalım, UEFA ve İtalyan hükümet makamlarına küfür ve hakaret içeren mektuplar yollamayalım, Batılı bir televizyon seyircisine İran ya da Irak’ta bir protesto gösterisi izledikleri kanısını uyandıracak türden maket yakma vs türden gösterilerden kaçınalım.
Protestomuzu, protestonun demokratik ve sivil yönünü vurgulayacak şekillerde ortaya koyalım: Yürüyüş yapalım, terörü lanetleyelim, teröre arka çıkanları eleştirelim.
Bu haftaki Tempo Dergisi gerçekten zekice düşünülmüş bir protesto yöntemi öneriyor.
Dergi ile birlikte her okuyucuya üzerinde adres yazılı bir zarf ile 16 sayfalık bir broşür dağıtılıyor.
Broşür İtalyanca olarak hazırlanmış ve PKK’nın sivil halka yönelik şiddet eylemlerinin kurbanlarının fotoğraflarını içeriyor. Suç tarihleri ve yerleri belirtilerek, Türk halkının PKK terörüne karşı neden bu kadar hassas olduğu vurgulanıyor.
Tempo’nun 6 ve 7. sayfalarında İtalyan parlamentosunda görev yapan milletvekillerinin tam listesi de var. Yapılacak şey bu listeden herhangi bir isim seçip, Tempo Dergisi ile birlikte dağıtılan zarfın üzerine yazmak ve içine de broşürü koyup postaya vermek. Bunun burada kendi kendimize bağırıp çağırmaktan çok daha sonuç alıcı ve akıllı bir eylem biçimi olduğunu düşünüyorum.
Öte yandan son iki gündür toplumumuzun birçok kesimini temsil eden bazı kuruluşların ‘itidal’ çağrılarını da olumlu bulduğumu söylemeliyim.
İçinde bulunduğumuz sorunun çözümü bağırıp çağırmak ve kırıp dökmekten çok, derdimizi anlatabilmekle mümkün.
Çiğ bir milliyetçilik duygusuyla sorunu İtalyan-Türk kavgasına dökmenin hiçbir yararı olmadığını herkesin görmesi gerek.
Unutmayalım ki UEFA’nın Galatasaray maçını ertelemesine gerekçe olan eylem ve davranışları sürdürmek yeni ertelemelere hatta maçın tarafsız sahaya alınmasına bile yol açabilir.
Futbol sahalarımızdaki şiddet olaylarından sonra yetkili ve sorumlu ağızlardan en çok duyduğumuz söz şuydu: Bir avuç kendini bilmezin yaptıkları koca bir Fenerbahçe (ya da Galatasaray, Trabzon, Beşiktaş, Bursa, Samsun, vs..) camiasına mal edilemez!
Bu olayda ‘bir avuç kendini bilmezin yapacakları’ ne yazık ki hepimizi bağlayacak. Buna fırsat vermemek, özellikle Yunanistan kaynaklı ‘Barbar Türkler’ propagandasına malzeme sağlamamak bizim elimizde.