BİZİM meslekte ilginç bir eğilim vardır: Başarı, mutlaka bize ait bir durumdur.
Çıkardığınız gazete ya da dergi satıyor ve iyi ilan alıyorsa bunun başka bir açıklaması hiçbir zaman olamaz.
Satmıyorsa elbette kabahat bizlerde değildir. Kimse başarısızlığın sorumluluğunu almak istemez çünkü.
Ya matbaa kötü basıyordur da ondan satılmıyordur, ya da dağıtımda aksaklıklar vardır.
Yaptığımız işin bir bütün olduğunu, bizim işimiz bittikten sonra gece sabaha kadar başka insanların bizim gibi aynı amaç için çalıştıklarını pek hatırlamak istemeyiz.
Geçen akşam, Hürriyet de dahil onlarca gazete ve yüzlerce dergiyi dağıtan Yaysat’ın bayi toplantısına katıldım.
O gece Power FM’in başarılı programcısı “Geveze” (kendine neden bu adı uygun gördü bilmiyorum, o kadar da boş konuşmuyor çünkü) hepimize çok ilginç bir deneyim yaşattı.
Dört Yaysat mensubunu dört sandalyeye çaprazlama oturttu ve altlarından sandalyeleri çekiverdi.
Ve o dört kişi birbirlerinden aldıkları destekle, altlarında sandalye olmadan ayakta kalmayı başarabildiler.
Bir takım olmanın, en inanılması zor güçlüklerin bile üstesinden gelebileceğini gösteren çok ilginç bir deneydi bu benim için.
Biz gazetecilere, dağıtımda çalışan arkadaşlarımızın da ekibin önemli bir parçası olduklarını gösteren bir örnekti.
Bu vesileyle sizlerin huzurunda, bu gazeteyi sizlere ulaştırmak için gün doğmadan sıcak yataklarından kalkıp çalışan bütün dağıtım ekibimize ve bayilerimize bir teşekkür edeyim istedim.
Onlar olmasaydı, bugün sabah bu gazete masanızın üzerinde olmayacaktı.
Irak, dönüşü olmayan yolda
ÖYLE görünüyor ki ABD Başkanı George Bush, Irak’taki sorunun ne olduğunun tam olarak farkında değil.
Eğer bugün ortaya çıkan ve her gün onlarca insanın ölümüne neden olan terör olaylarına doğu teşhis koymuş olabilseydi 21 bin 500 kişilik yeni bir askeri birliğin Irak’a gönderilmesine bu kadar bel bağlamayabilirdi.
Irak’taki temel sorun, eski BAAS yönetiminin tek bir Irak ulusu yaratmayı başaramamış olmasından kaynaklanıyor.
Şii ve Sünni Araplar arasında Saddam döneminden kaynaklanan ve günün olaylarıyla pekişen güvensizlik ve düşmanlığın ortadan kaldırılabilmesi için yapılması gerekenler, değil 21 bin, 200 bin ilave askerle bile yapılamaz.
Ve bu hatada ısrar, Irak’ı giderek kaçınılmaz bir parçalanmaya doğru götürüyor.
Petrolün tüm Irak’ın ortak malı olduğu esası üzerine hazırlanan ama daha çok Batılı şirketlerin çıkarlarını korumayı hedefleyen yeni Petrol Kanunu da bu parçalanmaya engel olamayacak.
Irak Kürtleri, zaten çoktan kendi devletlerini kurmuş durumdalar.
Kerkük ile ilgili planlarını devreye sokmaları da sadece bir “zamanlama” meselesine dönüşmüş bulunuyor.
Artık herkesin hesaplarını buna göre yapmasında yarar var diye düşünüyorum.
Özellikle de Türkiye’nin.
Çok geç kalmış bir yönetmelik
CEP telefonu abonelerinin, istedikleri GSM operatörüne mevcut numarasıyla birlikte geçmesine olanak sağlayacak yönetmelik, Telekomünikasyon Kurumu tarafından hazırlanarak Başbakanlığa gönderildi.
Böylece, cep telefonu kullanıcılarının GSM operatörleri arasındaki rekabetten yararlanmalarının yolu açılmış oluyor.
Türkiye’de cep telefonu kullanıcıları, uzun süre pazarda hákim durumda olan operatörün insafına terk edildiler.
Üçüncü GSM ihalesinin yapılmasındaki gecikmeler ve rakibinin hatalarından yararlanarak büyüyen GSM operatörünü bu nedenle eleştiriyor değilim.
Devlet üzerine düşeni yapmakta geciktiği için pazarda doğan haksız rekabetten onlar yararlandı, tüketici kaybetti.
Bu yönetmelikle gecikmeyle de olsa pazarda rekabet şartları eşitlenmiş oluyor.
Dileyelim ki yönetmelik değişikliği Başbakanlık’taki masaların üzerinde sumenlerin altına itilmesin.
