Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bu nasıl yankı, anlayamadım

ABD Başkanı George Bush, önceki gün Yeni Irak Stratejisi’ni açıklarken “Türkiye ve Irak hükümetleri ile sınırlarındaki sorunların çözümüne yardımcı olmak için birlikte çalışacağız” dedi.

Sorun sanki bir Türk-Irak sınır anlaşmazlığından ibaretmiş gibi bir ifade bu.

Dün de ABD Dışişleri Bakanı Rice, PKK’dan bir terör örgütü değil de bir partiymiş gibi söz etti.

“Irak ve Türkiye ile Kürt İşçi Partisi’nden gelen terörizme ilişkin kaygılar üzerine çalışıyoruz” dedi.

Sanki ortada gerçek bir terör sorunu yok da “terör kaygısı” varmış gibi bir ifade bu da.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in soru önergesine dün verdiği yanıtta, “Terör örgütünün tüm unsurlarıyla Kuzey Irak’tan tasfiye edilmesi yönünde somut adımlar atılmasını beklediğimiz açık ve kararlı bir şekilde vurgulanmıştır” dedi ve bu görüşlerin ABD çevrelerinde “yankı bulduğunu” açıkladı.

Türkiye’nin, ABD’ye, PKK terörü ile ilgili görüşlerini açıklarken ve ortak mücadele çağrısı yaparken çok açık ifadeler kullandığı bir sır değil.

Bunlar Türk yetkililer tarafından neredeyse her gün tekrarlanıyor.

Ama bana öyle geliyor ki Abdullah Gül yanılıyor.

Türk görüşlerinin “ABD yönetiminde yankı bulduğu” iddiasını kanıtlayacak ne bir eylem var ortada ne de “açık bir söylem”.

Erdoğan’ın ’teşekkürü’ gözlerimi yaşarttı

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun, Olcay Baykal ile sözlerine “teşekkür” etti.

Nimet Çubukçu’nun bu çıkışını “bir kadın olarak rencide olmuş olmasına” bağladı.

Hatırlayacaksınız, Nimet Çubukçu, Deniz Baykal’ı “Eşiyle akşam yemeğine bile çıkmıyor, hiçbir yere yanında götürmüyor” diye eleştirmişti.

Başbakan’ın “kadınlar konusundaki bu hassasiyeti” doğrusunu isterseniz gözlerimi yaşarttı!

Çünkü aynı Erdoğan’ın, kocasıyla aynı masada yemek yiyemeyen bakan eşinin fotoğrafı yayımlandığında gösterdiği tepkiyi çok iyi hatırlıyorum.

AKP’nin yerel teşkilat kongrelerinden birinde konukların harem-selamlık oturtulduğunu gösteren fotoğraf yayımlanıp, eleştiriler yapıldığında da bunu yapanlara teşekkür etmek bir yana öfkeyle üzerlerine gittiği de hafızamda yer etmiş.

Bunu, Başbakan’daki “olumlu ve ileriye doğru bir değişim” olarak mı yorumlamalıyız, yoksa Türk siyasetinde gelenekselleşen “densizlik yapan sendense ona sahip çık” prensibinin bir yansıması olarak mı?

Kararı siz verin.

Süzgün eş sendromu!

BENİMKİSİ umutsuz bir çaba mı bilmiyorum, ama kadınları anlamak konusuna “kafayı takmış” bir yazar olarak bu konuda bulduğum ne varsa okurum.

50 yaşıma kadar bir ilerleme kaydedip etmediğimi soracak olursanız da şunu söyleyebilirim: Daha yolun çok başındayım!

Kelebek Yayınları’ndan çıkan “Kadın Beyni” (Yazan: Dr. Louann Brizendine, Çeviren: Zeynep Heyzen Ateş) isimli kitabı da bu nedenle heyecanla okuyorum.

Kitapta bir tablo verilmiş. Kadınların yaş dönemlerine özgü hormon değişimleri, bunun erkeklerden farklılıkları ve gerçek yaşama yansımalarını anlatan bir tablo bu.

Tabloya bakarken “Azgın Teke Sendromu”nun, kadınlardan kaynaklanıyor olabileceğini düşündüm.

“Azgın tekelerin” yaşları gereği, eşlerinin de menopoz öncesi, menopoz dönemi ve sonrası yaşlarda olduklarını varsaymamızda bir hata olmaz sanırım.

Ve bu dönemlerdeki östrojen, projesteron salınımları, bunların azalıp yok olması ve FSH / LH’de yükselme (bunların ne olduklarını bana sormayın lütfen) şu sonuçlara yol açıyormuş.

Sırasıyla yazıyorum: Önce günü atlatmaya odaklanma ve duygusal iniş çıkışlar. Menopoz sırasında sağlıklı kalmaya ve kendine özen göstermeye odaklanma. Sonrasında da “ne yapmak istiyorsan onunla ilgilenme, başkalarının dertlerine kafayı daha az yorma”.

“Azgın tekelerin eşleri” bu ruh durumundayken, dışarıdaki “genç rakiplerinin” durumuna bakalım: “Cinsel anlamda çekiciliğe önem verme, aşk arayışına düşme, ailenin önemini kaybetmesi, bir eş bulma ve kariyer gelişimine odaklanma.”

Görüyorsunuz, erkekler bütün bu süreç boyunca bir figürandan ibaretler.

Sorun “azgın tekelikten” değil, “süzgün eşlikten” kaynaklanıyor gibi!