HÜRRİYET

Başbakan’ın numarası işe yaradı

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Feneri davası ile ilgili haberlerin gazetelerde yer almasıyla birlikte, kendisine hedef olarak Doğan Yayın Grubu kuruluşlarını seçti.

İlk gün yaptığı sert çıkışı şöyle yorumlamıştım:

“Başbakan eski bir Kızılderili numarasına başvuruyor. Dikkati başka yöne çekmek için hile yapıyor. Ama bu numara eskidi, artık işe yaramaz.”

İtiraf ediyorum: Yanılmışım!

Numara öyle işe yaradı ki bir haftadır gazetelerde, televizyonlarda sadece Başbakan’ın tartışmayı çekmek istediği yerde dolanıp duruyoruz.

AKP medyası, “Daha mahkeme aşaması tamamlanmadı, bekleyelim bakalım gerçekten suç var mı” bahanesinin ardında, Deniz Feneri davasıyla ilgili ciddi bir karartma uyguluyor.

Yani halkımızın bir bölümü için böyle bir dava yok sanki.

Davayı okuyucularına ilk kez duyuran gazetelerin manşetlerini ise kaçınılmaz olarak Başbakan’ın çıkartmaya çalıştığı kavga işgal ediyor.

Deniz Feneri haberleri yine veriliyor ama bir kavga gördüğünde kavgacıların etrafında toplanıp “vur, vur” deme geleneği olan bir halk olduğumuz için dava dikkatlerden kaçıyor.

Oysa çok ciddi gelişmeler var.

Bazı AKP ileri gelenlerini, bir kısım AKP bürokratını ve AKP yandaşı bir televizyon kanalını içine alan bu vicdan soygunculuğu çok önemli.

Dini, siyasi ve ticari sömürü aracı olarak kullananların gerçek yüzlerini halkımız bu sayede görebilecek.

Başbakan bu tehlikeyi gördüğü için sallayıp duruyor.

Bu tuzağa düşmemek gerek.

İspatlayamayan şerefsizdir!

BAŞBAKAN Recep Tayip Erdoğan, SPK’ya baskı yaptığına ilişkin iddialar için CHP yöneticilerine şöyle bir yanıt verdi: İspatlayamayan şerefsizdir!

Bu sözlerini okumak hoşuma gitti.

Doğrusunu isterseniz, bir Hürriyet yazarı ve Doğan Yayın Grubu şirketlerinden birinin yöneticisi olarak, hakkımızda ileri sürdüğü iddialar için Başbakan’a nasıl bir davette bulunacağımı bilemiyordum.

İddiaları oldukça ağır çünkü!

İddiaları doğruysa ben yazılarımı patrondan aldığım talimatlarla yazıyorum demektir.

Daha da kötüsü, kendime ait bir fikrim yok demektir. Patron öyle diyorsa öyle, böyle diyorsa böyle yazıyorum demektir.

Ki takdir edersiniz ki 33 yıldır bu meslekte olan birisi için hoş bir durum sayılmaz!

Madem iddiaları ispatlayamayanlar “şerefsizlik” ile suçlanabiliyorlar, ben de şimdi aynı çağrıyı Başbakan’a yapıyorum.

Benim, Aydın Doğan’ın talimatlarıyla fikir değiştiren ve sadece onun istediği doğrultuda yazılar yazan birisi olduğumu ispatlayamazsanız, şerefsizsiniz!

Elinizdeki “yerin kulağı” kayıtlarını da kullanabilirsiniz, söz veriyorum yasadışı dinleme nedeniyle sizi suçlamayacağım.

Hatta Emniyet’teki adamlarınıza bir talimat verin, evimi, işyerimi de dinlesinler. Onları da şikáyet etmeyeceğim.

Bir Başbakan’a “şerefsiz” olmadığını ispatlamak hakkını vermek gerektiğine inanıyorum.

Gelin bu hakkı kullanın.

Zehir Hafiye komployu çözümlüyor

ZAMAN (The Rockefeller Times) Gazetesi’nde geçtiğimiz cuma günü ilginç bir yazı yayımlandı.

Yazının sahibi ile adaşım, adı Mehmet Yılmaz. Hemen söylemeliyim ki Türkiye yeni bir komplo teorisyeni kazanıyor, müjdeler olsun!

Elbette Yeni Şafak’ın çift kimlikli komplo teorisyeni Fehmitahakorukıvanç’ı da uyarmalıyım: Bu kez rakip ciddi, haberi olsun. Zaman’daki adaşım, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hücumu ile başlayan tartışmayı “Erdoğan-Doğan savaşı” olarak isimlendiriyor ve nedenini açıklıyor:

“Uluslararası sistemde kurulmakta olan ’yeni’ denklemde ’başat’ ülke olmaya çalışanlar.

Burada kendine ’iyi’ bir konum elde etme peşindeki ’diğer’ aktörler. Bunun için de söz konusu denklemin olmazsa olmaz ülkesini kendi yanlarına çekmek isteyenler.

Ve onların siyasi, ekonomik manevraları!”

Gördüğünüz gibi meğerse uluslararası büyük bir oyunun parçası haline gelmişim, haberim yok!

Zaman’daki Mehmet Yılmaz’a göre bu kavganın nedeni, aslında dünya politikasında ve AB’de hákimiyeti ele geçirme savaşı.

Almanya-Fransa Bloku, son günlerde dünya sorunlarının çözümünde büyük roller oynayan Türkiye’nin ve dolayısıyla AKP iktidarının gücünü azaltmak için Deniz Feneri Davası’nı ve onun bir sonucu olarak da Doğan Medya Grubu’nu kullanıyor.

Zaman yazarına göre bu ikilinin AB’de hákim olması çabasının önündeki en büyük engel Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan!

ABD ve İngiltere ise Fransa-Almanya ortaklığıyla mücadele edebilmek için bir ABD-İngiltere-Türkiye aksı kurmak peşinde.

Deniz Feneri’nin hedef seçilmesinin nedeni bu! Milyonlarca Euro’nun, dinci soyguncular tarafından hortumlanması değil!

Zehir Hafiye adaşımı bu büyük komployu ortaya çıkardığı için kutluyorum.