t24.com.tr

Esas duruştaki hakim ve savcılar

Adli yargı hâkim ve savcıları ile idari yargı hâkimleri kura töreni Beştepe’de yapıldı.

Adı her ne kadar “Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi” olsa da burası Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın bir parçası.

Ev sahibi rolünde de her zaman Cumhurbaşkanı oluyor, buralarda yapılan her türlü tören vs. “Cumhurbaşkanı’nın himayesinde” gerçekleşiyor.

Yeni sistemimizde Cumhurbaşkanı, yürütme organının başı.

Kâğıt üzerinde olsa da yürütme organını dengeleyip, denetleyecek güçlerden biri de yargı.

Onun için yürütmenin başının, yargı organlarında görev yapacak savcı ve hâkimler ile ilgili bir törende konuşma yapması, bu konuşmasını da siyasi propagandaya ayırması, nasıl bir sistem içinde yönetildiğimizi gösteriyor.

Zaten kendisi o kadar iyi bilmediğini kanıtlamış da olsa bir “ekonomist”, genç savcı ve hakimlere bilgece hukuki öğütler verecek, doktrindeki meselelerden söz edecek donanımı da yok.

Eski sistemde olsa Cumhurbaşkanı devletin ve milletin birliğini temsil ettiği için böyle bir törende yer almasını ve konuşmasını yadırgamazdık.

Ama artık devlet düzenimizde yadırgamayacağımız ne kaldı diye soracak olursanız, verecek yanıtım da yok.

Erdoğan, törende şunu söyledi:

“Yüksek yargı kurumları arasındaki tartışmalarda taraf değil, hakem olma rolümüzü hala muhafaza ediyoruz.”

Cumhurbaşkanı’nın yargı organları arasında hakemlik yapmakla ilgili bir görevi yok, yetkisi de yok.

Deyim yerindeyse yargı organları arasındaki tartışmadaki konumu ancak “dış kapının mandalı” olabilir.

Tabii yürürlükteki Anayasa’ya uymak şartıyla.

Anayasa, yargı organları arasındaki durumu tanımlıyor, uyuşmazlık halinde kimin yetkili olacağını okuma yazma bilen herkesin anlayabileceği açıklıkla tarif de ediyor.

Kimsenin kimseye hakemlik ya da aracılık yapması gerekmiyor.

Ama daha önce de defalarca yazmıştım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bir anlamda askıya alınmış durumda, yürütme organının işine geldiğinde askıdan iniyor, gelmediğinde yeniden askıdaki yerini alıyor.

Masallardaki “bir varmış, bir yokmuş”un cisimleşmiş hali T.C. Anayasa’sıdır diyebiliriz.

Kura çekim töreninde Cumhurbaşkanı’nın talimatlarını dinleyerek göreve başlayan hakimlerin ve savcıların yargı organlarının bağımsızlığı konusunu ne kadar içselleştirmiş olabileceklerini de tahmin edebiliriz.

Umarım aralarında üniversitede okudukları kitaplarda yazılanları görevleri sırasında hatırlayacak hukukçular da vardır.

Ancak şunu söylemeliyim ki Cumhurbaşkanı karşısında esas duruşta bekleyen genç hâkim ve savcıların görüntüsü bile yargı bağımsızlığının söz konusu olmadığının fotoğrafını veriyordu.

Bunun nasıl bir sonuç doğurabileceğinin somut bir örneğini de iki gündür yaşıyoruz, aşağıdaki yazı bunu anlatıyor.

———————————–

Bakalım nerede duracaklar?

Avukat Feyza Altun, şeriat karşıtı sosyal medya mesajları nedeniyle gözaltına alındı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Avukat Altun, haftada iki gün karakola giderek imza atacak ki adliyemiz kaçmamış olduğundan emin olsun!

Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, sosyal medyada yayımlanan mesajlarının ardından Altun hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçundan soruşturma başlattı, evinde arama da yaptı!

Ne aradılar ne buldular, bilmiyorum ama bu arama kararı bile bir tuhaf.

Sorgusundan sonra tutuklanması istendi ancak mahkeme “yurt dışı çıkış yasağı ve haftada iki gün karakolda imza” şeklinde adli kontrol şartıyla serbest bıraktı.

Bu da aslında bir tür tutuklama sayılır.

5 Şubat 2024 günü bu köşede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyanet Akademisi’nin mezuniyet töreninde yaptığı bir konuşmadan söz etmiştim. (Erdoğan vites yükseltiyor.)

Törende “şeriata düşmanlık esasında dinin bizatihi kendisine husumettir” dediğine dikkat çekmiş, şunu yazmıştım:

“Yakın bir gelecekte durumdan vazife çıkarmaya hevesli bazı savcıların laik hukuk düzenini savunmayı ‘halkın bir kesiminin inandığı dini değerleri aşağılama’ diye değerlendirip, TCK 216’dan yargılatmaya kalkıştığını görürseniz sakın şaşırmayın.”

Nitekim Altun hakkındaki bu soruşturma Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçunu düzenleyen TCK 216’dan açıldı.

Sihirli küresine bakıp geleceği söyleyen bir falcı değilim. Yargının getirildiği noktayı biliyorum sadece.

Memleketimiz savcılarının bu işi daha hangi noktaya kadar götüreceklerini, nerede durabileceklerini bugünden kestirmek güç. Maşallah hâkimlerimiz de durumdan vazife çıkartma yeteneğine sahipler.

Şeriat düzenine karşı çıkmak, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek gerekçesiyle bir tutuklama gerekçesi olabiliyorsa gelecekte başınıza neler geleceğini varın siz hesaplayın!

————————–