t24.com.tr

SBK deniline aklıma gelenler

Sezgin Baran Korkmaz’ın (SBK) “Büyük Türk Büyükleri” arasında kendisine haklı bir yer edinmesi, yoksul bir köylü çocuğunun bir anda milyar dolarlarla oynar hale gelmesinden kaynaklanmıyor.

Evet girişimci bir yönü var ama durumu pazarda limon satarken zengin amcası öldüğü için mirasa konan adamın fıkrasına benziyor biraz.

Sedat Peker’in ifşaatları arasında yer alan “çökülen otel” meselesi, geçen hafta bir kara para aklama soruşturması vesilesiyle “hortladı”.

O vakit bu konu günlerce, aylarca konuşulmuş ama savcılarımız nedense bu sözleri ciddiye almamışlardı. Şimdi aynı otele “çöküldüğü” gerekçesiyle el koyup, TMSF’ye devrettiler.

İlginç bir durum, bunun nedenini, nasılını da öğreniriz yakında.

Son operasyon nedeniyle Sezgin Baran Korkmaz hakkında “gözaltı” kararı da verildi ama kendileri ABD’de yaşadıkları için bu gözaltı kararı da doğal olarak uygulanamadı.

Devamlı okuyucular hatırlayacaklardır 2021 ile 2022 yılları arasında 42 hafta boyunca bu köşede “Mübarek Cuma Soruları” başlığı altında aynı soruları sormuştum.

Bunlardan bazıları SBK ile ilgiliydi.

O sorular hala aydınlanmadı. Kim bilir, belki gözü kara savcılarımız şimdi bu soruşturma vesilesiyle belki de bu soruların da yanıtlarını aramak isterler diye hatırlatayım istedim.

Bundan 5 yıl önce, 2020 yılının Ekim ayında Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlıklarına “suçtan elde edilen geliri aklama suçlaması” nedeniyle tedbir konulmuştu.

Takvimler 6 Kasım 2020’yi gösterirken mal varlıkları üzerindeki tedbir kararı savcının talebi üzerine ilgili hâkim tarafından kaldırıldı.

Savcılık bu talebi yaparken bir MASAK raporunun da varlığından söz ediyordu. İddiaya göre MASAK araştırmış, raporundaki bilgileri okuyan savcı da bu tedbir kararının gereksiz olduğuna karar vermişti.

Buraya kadar her şey normal görünüyor ama değil.

Çünkü savcının “var” dediği MASAK raporunun olmadığı ortaya çıktı.

İstanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesi bunun üzerine SBK’nın mal varlıklarına yeniden tedbir konulmasına kadar verdi ama o sırada atı alan Üsküdar’ı geçmiş, Sezgin Bey kardeşimiz hem yurtdışına kaçmış hem de mal varlıklarının önemli bölümünü satarak nakde çevirmeyi başarmıştı.

Kaçırılan mal varlıklarının toplam değerinin 150 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyordu.

Benim Cuma günleri sorduğum ama asla yanıt alamadığım soru ise bu savcı ve hâkimin olmayan bir MASAK raporunu varmış gibi göstererek mal varlıkları üzerindeki tedbiri hangi müşevvikle kaldırdığıydı.

Daha sonra taltif edilerek Adalet Bakanı Yardımcısı da yapılan savcı ve hâkim bunu kendi özgür iradeleriyle mi yapmışlardı?
Özgür iradeyi harekete geçiren müşevvik neydi?

Yoksa bu kararın verilmesine neden olan şey bir siyasi iradenin bu yöndeki talimatı mıydı?

Bizde hakimler filan bağımsız biliyorsunuz. Kararlarını şu ya da bu yönde versinler diye onlara baskı yapmak yasak ama olmaz şeyler de olabiliyor bu memlekette. Onun için merak ediyordum ben de!

Bu sorunun yanıtı hala yok.

Belki SBK dosyasını yeniden açan savcılarımızın araştırmaları sayesinde bu sorunun yanıtını da alabiliriz.

SBK ile ilgili sorularım burada bitmiyordu.

Korkmaz, yurtdışına kaçmadan bir gün önce zamanın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile İçişleri Bakanlığı’ndaki makamında buluştu.

Bu buluşmada iki polis müdürü de vardı.

Daha sonra açıklandığına göre bu buluşmanın nedeni Soylu’nun, Korkmaz’ın İnan Kıraç’tan dolandırdığı 50 milyon doları “devlet adına talep etmesi” idi.

Soylu, kimin “devlet adına” talep ettiğini açıklamadı.

Ama koskoca bir bakanı ve iki polis müdürünü bir tür tahsilat ekibi haline getirebilecek güç kimde vardır, merak ediyorum.

Korkmaz’ın bu buluşmadan sonra sırra kadem basması tesadüf mü?

Bu arada küçük dolandırıcılar da faaliyetteydi.

Sezgin Baran Kormaz’dan, İçişleri Bakanı ile arasını yapmak için 10 Milyon Euro isteyen kendisine gazeteci süsü vermiş birisi vardı.

Bu vesileyle de öğrenmiştik ki Ankara’da işlerini görmek için etkili ve yetkili kişilerle görüşmek isteyenler bu tür çetelere para kaptırabiliyorlardı.

O tarihte görevde olan savcılar bu çetenin faaliyetlerini hiç merak etmediler.

O zaman “HSK, bu tür konuları hiç merak etmeyen hukuk mezunlarını savcı yapmak için nereden, nasıl buluyor” diye sormuş, o sorunun yanıtını da alamamıştım.

Şimdi SBK dosyası yeniden açıldı.

Suçlamalar yine aynı ama artık SBK’yı ara ki bulasın.

Kim bilir belki yeni savcılar SBK vakasında yanıtlanamadan kalmış bu soruların da peşine düşerler.

Kimin peşine düşecekleri bu aralar pek belli olmuyor ama!

——————————–

Biraz da gülelim

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç:

“Hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet sistemi vizyonumuz kapsamında önümüzdeki süreçte de yatırımlarımıza hız kesmeden devam edeceğiz.”

—————————–

Hep söylerim: Tehlike Saray’ın içindedir!

Rus gazetesi Novaya’nın haberine göre Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’e karşı darbe hazırlığı, Putin’in, Aliyev’i uyarmasıyla engellendi.

İddiaya göre Almiyev’e karşı darbe girişimi planlayan Başkanlık Ofisi Şefi Mehtiyev, Rusya’daki bazı yetkililerden darbe için yardım ve destek isteyince durumu öğrenen Putin, Aliyev’i uyardı ve Mehtiyev tutuklandı.

Türkiye’de de Saray’ın demokratik protesto ve gösteri hakkının kullanılmasını bir tür “darbe girişimi” gibi algıladığını biliyoruz.

Bu köşede daha önce de yazmıştım, Azerbaycan’daki darbe girişimi beni bir kez daha doğruluyor.

Otoriter rejimlerin, kitlesel protesto gösterilerinden korkmaları yersiz.

Yale Üniversitesi’nden Milan Svolik’in araştırmasına göre 1945 – 2002 yılları arasında iktidara gelen ve sonra iktidardan gitmek durumunda kalan 316 baskıcı liderden sadece 32’si halk ayaklanması ile devrilmiş. Yaklaşık bir oran vermek gerekirse yüzde 10 gibi bir şey.

Baskıcı liderleri asıl korkmaları gerekenler, kendi yönetsel gruplarının içindeki hırslı tipler.

Bu baskıcı liderlerden 205’i, yani yaklaşık yüzde 70’i kendi içlerinden çıkan muhaliflerce devrilmiş.

UCLA’dan Barbara Geddes’in araştırması da bunu doğruluyor: Baskıcı liderler için tehlike, kendi iktidar gruplarının içinde yatıyor aslında, sokaklarda – meydanlarda değil.

Azerbaycan darbe heveslilerinin kimlikleri araştırmaları doğruluyor: Sokaktan değil, Saray’ın içindeki hırslı tiplerden korkun!

Onların kimler olabileceğini en iyi Cumhurbaşkanı bilir.

Ben şimdi ortaya bir isim atıp “Saray’a fitne sokuyor” eleştirilerinin muhatabı olmak istemem.

———————–