t24.com.tr

Tek başına kalan iktidar yüzü göremez

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, geçtiğimiz genel seçimdeki Altılı Masa ittifakı ile ilgili olarak CHP içindeki bazı kişilerin eleştirilerini şöyle yanıtladı:

“Onlar gidip bir önceki yönetimle hesaplaşsınlar; kendi iç kavgasını bizim üzerimizden yürütmesinler. Tekrar ediyorum: Bugünkü CHP yönetimi açısından bu konu bizim için çoktan kapanmıştır. Ama bir gün yeniden açarlarsa biz de açarız. Çünkü o defterde yazanlar çok açık. O gün bize sundukları teklifler, simülasyonlar hâlâ kayıtlarımızda duruyor. Her iki partiden de şahidi var. Eğer bu konu daha fazla uzatılırsa, o seçim defteri açılır; kim neyi teklif etmiş, kim neyi söylemiş ortaya çıkar.”

CHP içindeki bazı grupların Altılı Masa ile ilgili eleştirilerinin nedeni, DEVA, GP ve DP’ye ittifaka kattıkları oy gücünün çok üstünde milletvekilliği verildiği iddiasından kaynaklanıyor.

Bunda kuşkusuz ki Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun “halasını bile CHP’ye oy vermeye ikna edemediğini” söylemiş olmasının da rolü var.

Aradan bunca zaman geçtikten sonra bu konunun yeniden gündeme getirilmesinin asıl nedeni kuşkusuz ki CHP içindeki iktidar mücadelesi.

Kılıçdaroğlu’nun onca seçimi kaybettikten sonra hâlâ CHP’nin başına geçmeye yönelik hevesi, kendi Cumhurbaşkanı adaylığını kabul ettirmek için aşırı tavizler vermiş olduğu iddiasını canlı tutuyor.

Zaten Babacan da Karar’da Taha Akyol ve Eli Çakır’a bu tartışmanın CHP’nin iç kavgasından kaynaklandığını söylüyor.

Recep Tayyip Erdoğan’ın tek adamlık hevesinin bir sonucu olan “Ala Turka başkanlık sisteminin” bu ülkeye tek yararının “siyasal uzlaşma kültürünü geliştirmek” olacağını ilk günden beri yazıyorum.

Türkiye’de koalisyon hükümetlerinin uzun ömürlü olmamasının ve “yönetemeyen demokrasinin” nedeni, siyasal uzlaşma kültürümüzün zayıf olması.

Erdoğan için hazırlanan Ala Turka Başkanlık Sistemi ise doğası gereği uzlaşmayı herkes için zorunlu kılıyor.

Erdoğan iktidarını sürdürebilmek için kendisinde beklenmeyen tavizleri ittifak ortaklarına kolayca verebiliyorsa nedeni bu.

Erdoğan gibi bir politikacının bazı konuları görmezden gelirken ya da dilinin ucuna kadar gelen sözleri söylemekten imtina ederken çok mutlu olduğunu zannetmeyin.

Bunları yapabiliyor çünkü biliyor ki tek başına kalırsa, bu sistemde bir daha iktidar yüzü görebilmesi mümkün değil.

Aynı şekilde seçim sırasında altı partiyi aynı masanın etrafında birleştiren şey de buydu.

Kılıçdaroğlu’nun kendi kişisel hesapları için ittifak koşullarını küçük partiler lehine zorladığını söyleyebilirsiniz elbette ama bunun bir önemi yok.

Muhalefet liderleri de biliyor olmalı ki günün birinde seçimi ortaklaşarak kazanamazlarsa iktidar yüzü görebilmeleri mümkün değil.

Cumhurbaşkanı’nın yüzde 50 + 1 oyla seçilmesi kuralı, ittifakları, koalisyonları zorunlu kılıyor ve bu sistemde sadece Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak da iktidarı ele geçirmek anlamına gelmiyor: TBMM’de de çoğunluğa sahip olmalısınız ki yönetebilesiniz.

Onun için geçmiş seçimde yapılan ittifak yüzünden şu kadar milletvekili fazla verildi gibi konuşmaların kimseye faydası yok.

Altılı Masa’nın sorunu, ittifak ortaklarının paylaştığı milletvekili sayısı değil, bir ittifak olmayı başaramamış olmasıydı.

Başarısızlığın bir numaralı nedeni halkın önemli bölümünde güven uyandıracak bir Cumhurbaşkanı adayının bulunamamış olmasıydı.

Kemal Kılıçdaroğlu yanlış adaydı, bu açık.

Ancak bundan da önemlisi seçmenin karşısına ortak bir kampanya ve tek bir mesajla çıkılmamış olmasıydı.

Her parti kendi seçim kampanyasını yaptı, seçmenin kafası karıştı.

Kampanyanın ortak bir dili olmadığı gibi seçmenin işin kolaylaştıracak ortak bir renk ve logosu bile yoktu.

Bunlar yapılabilseydi kültürel ve ideolojik kutuplaşma hatları silikleşebilir, “Davutoğlu’nun halası bile” Altılı Masa ittifakına oy verebilirdi.

Farklı siyasi kökenlerden gelen partilerin iktidara geldiklerinde ortak çalışamayacaklarına ilişkin endişeleri gidermek ancak ortak kampanya ve ortak program ile mümkün olabilirdi.

Seçimden önce açıklanan Anayasa değişikliği önerisi ortak bir programın parçası mıydı, yoksa geçici bir platform mu oluşturuluyordu; bu bile anlaşılamadı.

Nitekim seçim bittiğinden beri bu partilerin üzerinde aylarca çalıştıkları Anayasa ve sistem değişikliği önerisini ağızlarına aldıklarını bile duymadık.

İktidardan kaynaklanan her “yeni sivil Anayasa” çıkışında bir tanesi bile çıkıp “bizim böyle bir ortak önerimiz var zaten” diyemedi.

Altılı Masa iyi niyetli bir girişimdi ancak bir ittifak olarak seçimde ortak çalışmayı beceremediği için TBMM seçimini kaybetti.

“Bu pazar seçim olsa” araştırmalarına baktığımızda da görülüyor ki önümüzdeki seçimde sağlam ve tutarlı ittifaklar kurabilenler seçimi kazanacaklar.

Bu işte küçük parti, büyük parti ayrımı yapmanın bir anlamı yok çünkü küçükler olmadan büyük olmanın aritmetik olarak sonuç doğurabilmesi mümkün değil.

Şu anda seçime hayli zaman var. Onun için bugünden bir ittifak arayışına girmenin çok anlamlı olmadığını düşünenler çıkacaktır.

Açıkça söyleyeyim ki yanılıyorlar.

Bugün iktidarda olan Cumhur İttifakı birlikte yönetebildiklerini seçmene göstermiş durumda.

Onun için bunun karşısına çıkacak ittifakın işi daha zor. Dertlerini anlatabilmek için daha uzun zamana ve daha yoğun bir kampanyaya ihtiyaç uyacaklar.

“İttifaklara gerek yok, partimiz evvel Allah bu seçimi tek başına kazanır” diye düşünen bir muhalefet partisi varsa ya onlar siyasetten anlamıyordur ya da ben!

———————————————-