t24.com.tr

Bugün gelinen yerin önemi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Öcalan gelsin TBMM’de örgütünü feshettiğini söylesin” çağrısıyla başlayan süreçte geldiğimiz noktanın öneminin herkes farkında mı, emin değilim.

Böyle düşünmeme neden olan şey küçük gruplardan alkış almak uğruna sarf edilen gereksiz sözlerin giderek artması.

Bahçeli’nin Barzani’ye kızması, Barzani’nin tuhaf yanıtı, Erdoğan’ın öfkeyle köpürmesi, Bese Hozat’ın açıklaması, “savaş bitince” işsiz kalacak PKK kodamanlarının esip savurmaları, DEMP ve CHP yöneticilerinin “amacını aşan” sözleri derken “süreç duvara mı tosladı” endişesi yayıldı.

Ancak şunu söylemek gerekir ki kim ne derse desin, ok yaydan çıktı.

Bu süreç bugün itibariyle kesintiye uğrasa bile çok önemli bir kavşak dönüldü.

Aralarında rahmetli Sırrı Süreyya Önder’in de bulunduğu 7 kişilik DEMP heyeti, Abdullah Öcalan ile 27 Şubat 2025 sabahı görüştükten sonra akşamüstü İstanbul’da Öcalan’ın çağrısını açıkladı.

Öcalan bu çağrısında “ayrı ulus devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümleri” aşırı milliyetçi savruluş olarak tanımladıktan sonra PKK’nın “anlam yoksunluğuna düştüğünü” söylüyor, örgütün kendisini feshetmesini istiyordu.

Tam olarak şu cümleyle: “(PKK) ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.”

Nitekim PKK sembolik de olsa bir silah bırakma töreni yaptı ama sembolik olmasının çok ötesinde bir hareket ile Zap ve Metina bölgelerindeki militanlarını geri çekti.

Önemli kavşak derken bunu kastediyorum.

Öcalan’ın “ayrılıkçı şiddet” ile ilgili olarak yaptığı bu tespitten sonra PKK’nın ya da devamı niteliğindeki bir örgütün elde silah dağlara çıkması söz konusu olamaz.

Buna niyetlenecek olan grupların önce Öcalan ile ideolojik bir hesaplaşmaya girmesi gerekir ki silah kullanacak bir örgüte militan toplayabilmek söz konusu olabilsin.

Öcalan’ın, Kürt politik hareketi içindeki ağırlığı sürdüğü sürece bu mümkün olamaz.

MHP Genel Başkanı büyük olasılıkla bu gelinen noktanın öneminin farkında ama onun farkında olması yeterli değil.

Birkaç gündür yazdığım gibi bundan sonraki adımı atma sırası Erdoğan’da.

Ve öyle görünüyor ki Erdoğan, o adımı kolayca atamayacak.

Türkiye’deki ayrılıkçı şiddet sorununun çözümünün şartlarından biri olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü öne sürmek o adımın kolayca atılamayacak olduğunun bir göstergesi.

Adı Suriye Demokratik Güçleri olsa da bu oluşumun, PKK’nın Suriye uzantısı olduğu bir sır sayılmaz.

Ancak Erdoğan yönetiminin, bu grubun silahlarından ve kontrol ettikleri bölgeden vazgeçerek Suriye merkezi yönetimine katılmasını istemesi de gerçekçi değil.

Unutmayalım ki bugün “siz kardeşsiniz, öpüşün, sarılın, birlikte yaşayın” dediğiniz insanlar yakın bir geçmişte birbirlerini boğazlıyorlardı.

Yakın bir geçmişe kadar biz de dahil dünyanın önemli bölümünün terörist olarak tanımladığı insanların bir gecede değişmiş olduklarına biz inanabiliriz belki ama bölgede uzun süre bunlarla çatışma içinde olanlar kolayca inanmazlar.

Sürecin burada tıkanmaması için artık siyasi sorumlulukları üstlenme zamanı.

Kim bu sorunu çözmek istiyor, kim istemiyor o sorumlulukları almak için harekete geçildiğinde göreceğiz.

——————————