Bülent Ecevit, Erbakan’ın MSP’si ile kurduğu koalisyon hükümetini Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ertesinde bozmak ihtiyacı hissettiğinde ortaklığı ‘tarihi yanılgı’ olarak nitelemişti.
O günleri hatırlayanlar koalisyonun bozulma sebebinin bu ‘tarihi yanılgının fark edilmesi’ mi olduğunun, yoksa Kıbrıs zaferinin oya çevrilmesi kaygısı mı olduğunun da çok tartışıldığını anımsayacaklardır.
Sebebi ne olursa olsun bu süreç Demirel’in başbakanlığındaki 1. MC hükümetinin kurulması ile sonuçlanmıştı. Bunun yol açtığı toplumsal kamplaşmanın getirdiği gerilimi Türkiye’nin taşımakta aciz kaldığını ve gelişmelerin bizi 12 Eylül 1980 darbesine kadar sürüklediğini de hep birlikte yaşadık.
Ecevit, MSP ile koalisyonun şeriatçı akımların güçlenmesine ve devlet içinde kadrolaşmalara yol açtığını düşünüyor ve bunu ‘tarihi yanılgı’ olarak niteliyordu ama bu hareketiyle MSP’yi çok uzun sürecek yeni bir iktidar bileşiminin içine ittiğinin de farkında değildi.
Aradan 24 yıl geçince hangi davranışın ‘tarihi yanılgı’ olduğunu daha iyi görebiliyoruz.
MSP’yi, CHP’nin büyük ortak olduğu bir koalisyonda tutmak, onun şeriatçı heveslerini kontrol etmek için daha etkin bir çözüm olabilirdi. Sonuç olarak 1. MC’nin kurulmasıyla birlikte MSP, elde ettiği bakanlıklarda etkileri bugün de süren hızlı bir kadrolaşmayı gerçekleştirme ortamı buldu. Bunun yanı sıra o güne kadar iktidar olmayı hayal dahi edemeyen Türkeş’in MHP’si iktidar ortağı oldu ve Türkiye bugün bizzat Rahşan Ecevit’in de şikâyetçi olduğu ‘devlete yardımcı’ olduğunu iddia eden paramiliter güçlerin sokağa hâkim olduğu bir döneme sürüklendi.
Ecevitlerin son çıkışı ile, içinde DSP’nin MHP ile birlikte yer alacağı bir hükümet kurulması olasılığı neredeyse yok edilmiş bulunuyor. Açıkça söylenmiyor ama, Bilal Çetin’in daha Rahşan Hanım’ın ünlü demecini vermesinden önce yazdığı gibi, MHP ile kurulacak koalisyonun ikinci bir tarihi yanılgı olup olmadığı sorusu Ecevitlerin kafasının bir yerinde olanca canlılığı ile yaşıyor.
Dün ANAP’ın, MHP’siz bir hükümet kurulmasına karşı olduğunun açıkça ortaya konmasından ve Ecevit’in ‘MHP ile koalisyon’ kapılarının kesin olarak kapandığını söylemesinden sonra Türkiye’nin yeni bir MC deneyimine sürüklendiği de görülüyor.
Acaba hangisi daha iyi olurdu? DSP ile aynı çatı altında hükümette bulunan ve hareketleri koalisyon protokolü ile sınırlanmış bir MHP mi, yoksa zayıf merkez partilerinin desteğiyle kurduğu koalisyon hükümetinin lideri olan bir MHP mi? ‘Tarihi yanılgı’ bu kez nerede ortaya çıkıyor dersiniz?
