RADİKAL

Diet Cola hükümeti

Bernard Henry-Levy, Bosna dramı karşısında Batı uygarlığının ‘aman bulaşmayalım’ şeklinde özetlenecek tavrını şöyle eleştiriyordu:

“Savaş fikri, gelişmiş ülkeler için akla gelmeyen bir şey oldu. Böyle bir şey düşünülemiyor. Daha doğrusu, tek bir şartla savaşa hazırız: İçimizden kimse ölmemeli. Bu düşünce ‘diet cola’ genel eğilimiyle tutarlı bir şey: Kalori istiyoruz, ama şeker istemiyoruz. Tereyağı istiyoruz ama içinde yağ olmasın. Doğumlar sancısız, ölümler acısız olsun. O halde savaşlar da neden ölümsüz olmasın? Olumsuzluğu bastırmak; karanlıksız ışık: Bizim uygarlığımızın acayip yeni rüyası bu.”
Henry-Levy Fransız olduğu ve her Fransız gibi kelimelerle oynamaya bayıldığı için durumu böyle açıklıyor ama bizim ‘İslamköylü çoban filozof’ durumu çok daha iyi anlatıyor: “Üzümün çöpü, armudun sapı diye giderseniz ortada hükümet kurulacak parti kalmaz.”
Rahşan Hanım’ın açıklamasıyla tırmanan kriz dün siyaset sahnesinin ikinci Ecevit’i tarafından yapılan bir açıklamayla yatışma sürecine girdi. Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli’nin istediği gibi açıkça özür dilemedi ama artık ‘armudun sapına, üzümün çöpüne’ bakmayacağının da altını çizdi.
Böylece seçim gecesinden itibaren herkesin rüyalarını süsleyen DSP-MHP- ANAP hükümetinin yolunu da açtı.
Meğerse Ecevitlerin MHP’ye başından beri bir itirazları yokmuş. Özellikle Rahşan Hanım’ın açıklamasını başta biz gazeteciler olmak üzere herkes yanlış anlamış. O aslında DSP-MHP-ANAP koalisyonunun ‘hayırlı olmasını’ istiyormuş da biz anlayamamışız!
Kamuoyu MHP’nin kimse tarafından beklenmeyen seçim başarısının ardından bu partiye içine asla sığamayacağı, sığmak istemediği bir çerçeve çizdi.
MHP istediği kadar ‘değişmedim’ diyedursun ‘hayır MHP değişti’ sesi o kadar yüksek çıktı ki bu ‘değişmedim’ sözü duyulmadı bile.
Herkes MHP’nin hükümet ortağı olmasını istiyordu ama ‘ülkücüleri’ istemiyordu. Kimse milliyetçiliğe karşı değildi ama milliyetçi dediğin de Ötüken’den, Asena’dan değil ‘Atatürk milliyetçiliğinden’ söz etmeliydi.
Önce şu gerçeği içimize iyice sindirmemiz gerekiyor. İçinde DSP’nin ve MHP’nin yer almadığı bir hükümet toplum vicdanında ‘eksikli bir hükümet’ olmaya mahkûm. Parlamento içi siyasi manevralarla oluşturulacak bunun dışındaki her formül toplumun önemli bir kesimi tarafından dışlanacak, Türkiye sonu nereye varacağı belirsiz bir siyasi gerilim ortamına sürüklenecek.
Bu durum seçim sonuçlarının elimize tutuşturduğu bir veri olduğuna göre yapacak bir şey yok. Ama bunu yaparken ‘armudun sapı, üzümün çöpü olduğunu’ da aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.
MHP’nin eski MHP olmadığı iddiaları bizzat bu parti tarafından da reddedilen bir ham hayalden ibaret. MHP liderinin seçimin ertesi günü Çatlı ve Kırcı gibi suçları yargı kararlarıyla da sabit katilleri nasıl sahiplendiğini de aklımızdan çıkarmamalıyız.
Bu hükümetin neleri yapabileceği, neleri yapamayacağı önceden iyi bilinmeli ve sonra hayal kırıklıkları yaşanmamalı. Kurulacak hükümet hiçbir şekilde bir ‘diet cola’ hükümeti olmayacak. Aksine, asidi bol, şekerli, yağ yapıcı bir hükümet olacak bu.