Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Araplar kadınları neden sevmiyor?

 Araplarla yüzlerce yıllık bir geçmişi paylaşıyoruz. İlk Türk kavimlerinin Müslümanlığı kabul etmelerinden bu yana bin yıldan fazla bir zaman geçti.

Yavuz Sultan Selim’in “son bağımsız Arap devleti”ne son verip, Arap topraklarının tümünü Osmanlı İmparatorluğu’na katmasından sonra da onlarla aynı devletin vatandaşlığını paylaştık.

Araplarla yolumuzun ayrılması Birinci Dünya Savaşı’na rastlıyor.

Biz laik cumhuriyetimizi kurup kendi yolumuza gittik. Kör topal da olsa bir demokrasiyi yaşatmaya, geliştirmeye çalışıyoruz.

Arap uluslarının tümüne yakın bir kısmı ise bugün demokrasiden de, kendi geleceğini belirleme hakkından da yoksun.

Kiminde sultan diktatörlerin, kiminde ise sivil -asker diktatörlerin yönetiminde geleceğe umutla bakma imkânına bile sahip olamadan yaşayıp, gidiyorlar.

Geçtiğimiz hafta Kahire’de toplanan Arap Birliği Konferansı’nda açıklanan bir rapor Arapların içinde yaşadıkları umutsuz tablonun altını bir kez daha çizecek verilerle dolu.

21. yüzyıla girmemize üç yıl kala Arapların daha hâlâ yüzde 44’ü okuma yazma bilmiyor.

Okuma yazma bilmeyenlerin içinde kadınların oranı ise tam yüzde 56’yı buluyor. Mısır, Yemen, Fas gibi ülkelerde ise okuma yazma bilmeyen kadınların oranı yüzde 70’lere kadar çıkıyor.

Tüm Arap dünyasında okuma yazma bilmeyenlerin sayısı neredeyse Türkiye nüfusuna eşit bir büyüklük oluşturuyor.

Diktatörlerin yönetimindeki Arap ülkelerinde modernleşme taleplerinin karşısına çıkarılan en büyük silah İslam.

İslam kisvesi altında topluma yutturulmaya çalışılan şey ise bir yığın hurafeden başka bir şey değil.

Toplumlarının uyanıp kendilerini etmesinden korkan Arap diktatörleri çareyi bir koca toplumu cehalete mahkûm etmekte buluyor.

O Arap toplumu ki vaktiyle içinden İbni Haldun’u, İbni Sina’yı çıkarabilmiş, dünyaca ünlü şairler, yazarlar, matematikçiler yetiştirmiş…

Zaman zaman Arap ülkelerinde neden demokrasinin filizlenemediğini, milyonlarca insanın nasıl olup da bu çağda bu karanlığa ses çıkaramadıklarını düşünürdüm.

Aradığım cevabın cehalet olduğunu Arap Birliği’nin sözünü ettiğim raporunda buldum.

Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış bir ülkede çözülmeyi bekleyen binlerce problem varken, Mustafa Kemal’in neden önceliklerden birisini eğitim seferberliğine ve harf devrimine verdiğini şimdi çok daha iyi anlıyorum.